Tarih boyunca din, vatan, millet ve manevi değerler uğrunda savaş meydanlarına, cephelere seve seve koşan ve ölümün kucağına atılan aziz milletimiz; 15 Temmuz 2016 tarihindeki menhus darbe girişimini bir işgal olarak gördü ve FETÖ/PDY teröristlerinin karşısına bu şuurla dikildi. Tankın, topun, uçağın, helikopterin karşısına sadece imanıyla, inancıyla, yüreğiyle çıkan aziz milletimiz, hain darbe girişimini bozguna uğrattı. O gece Türkiye; tüm renklerini, meşreplerini ve farklılıklarını geride bırakarak tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet olmanın şuuruyla birleşti.

Milletimiz, hukukuna sahip çıkarak iradesini hiçe sayma girişimine karşı koydu ve kaderini heveslerine göre çizmeye çalışanlara “dur” dedi. O gece milletimizin destansı zaferi yanında, İslam dünyasının duaları, niyazları ve yakarışları da bize güç verdi. Türkiye'nin en uzun gecesinde 249 vatan evladı şehit oldu, 2196 kardeşimiz ise gazi rütbesine erişti.
Arkasına birçok şer odağının desteğini alarak güçlenen ve sadece darbe değil, aynı zamanda katliam planları yapan FETÖ yapılanmasının karşısında milletimizi muzaffer eyleyen, ilahî kudretten başkası değildir. Bu asi topluluğa karşı göğsünü siper eden halkımızın yegâne istidadı ve imdadı, Allah’a olan imanı ve vatana olan aşkıdır. Hak Teala, bu imanı ve aşkı karşılıksız bırakmamıştır. Bir yıl sonra bugün, O’na olan hamdimizi ve şükrümüzü artırmak öncelikli vazifemiz olmalıdır.

Aradan bir yıl geçtikten sonra bugün daha net bir biçimde görmekteyiz ki, kendilerine din-i mübin-i İslam’dan meşruiyet zemini üretmeye çalışan ayrılıkçı ideolojiler, siyasi ve iktisadi emellerine ulaşabilmek adına Allah’ın kelamını kullanmaya yeltenenler ümmete çok büyük zararlar vermektedir. Yaşadıklarımız, sadece din istismarının değil, aynı zamanda dış mihrakların da emperyalist hesaplarına ulaşmak adına dini ve din adamı kimliğini nasıl hunharca harcayabileceğinin acı bir ispatıdır.

Ancak “Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın.” denildiğinde “Aksine biz ıslah ediyoruz.” diyen ikiyüzlü din bezirgânlarının zihinlerimizde oluşturduğu endişeleri ve gönüllerimizde açtığı yaraları onarmak elimizdedir. İslam’ı istismar edenler, bizi dinden ve dinin yüce değerlerinden uzaklaştırmamalıdır. İnsanların din perdesi arkasına sığınarak yaptıkları, bizim dinin gerçekliğini görmemize engel olmamalıdır.

15 Temmuz’dan sonra birliğimizi ve dirliğimizi muhafaza etme adına ülkemizin dört bir yanında oluşan coşkunun, kararlılığa ve istikrara dönüşmesi için her birimizin üzerine düşen sorumluluklar vardır. Güven bunalımını aşmak, önce Allah’a sonra da birbirimize duyduğumuz güveni pekiştirmekle, fitne ve fesat söylemlerine itibar etmemekle mümkün olacaktır.

Mekke’nin fethinden sonra Hz. Peygamber’e, “Rabbine hamt ederek O’nu yü- celtip anmasını, ayrıca istiğfar etmesini” emreden Allah Teala’nın mesajı (Nasr, 110/1-3.), sarsılmaz düsturumuz olmalıdır. Varlığımızı koruma ve geleceğe taşıma azmini, vatanımızı müdafaa gayretini ve bu zaferi bizlere bahşeden Cenab-ı Hak’tan yarınlarımız için de niyazda bulunmalıyız. Adaletten, merhametten, itidalden, uhuvvetten zerre miktar ayrılmamalı, yarınlara huzur taşımalıyız.

“Hâfız” ismiyle bizleri büyük bir fitneden muhafaza buyuran Rabbimize nihayetsiz hamdolsun. Milletimize bu ağır imtihanda cesaretli, metanetli ve iradeli olmayı nasip eden Yüce Rabbimiz, beraberlik ruhumuzu dağıtmaya, ferasetimizi dumura uğratmaya, soğukkanlı duruşumuzu bozmaya kalkışanlara fırsat vermesin.

Milletimizin geleceğini aydınlık ve müreffeh eylesin. Eman ve emniyeti, selam ve selameti, huzur ve bereketi bu topraklarda daim eylesin. Cenab-ı Hak, imtihanın peşi sıra gelen nimetinden ibret almayı, zaferden hakkaniyet, merhamet ve hikmet üretmeyi, 15 Temmuzdaki “diriliş ruhunu” muhafaza edip sürdürebilmeyi nasip etsin. Amin.