Kaş İlçesi’nde, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlandı.
 Kaş’ın Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelen Kaş Eğitim Sen İlçe Temsilci ve üyeleri, öğretmenler, vatandaşlar 1 Mayıs Emek ve Dayanışma gününü kutladılar. Kaş Eğitim-Sen Temsilcisi Özgür Saraç basın açıklaması yaptı. Kaş Eğitim Sen İlçe Temsilcisi Önder Saraç ise yaptığı açıklamada:
HEPİNİZİ KAŞ 1 MAYIS PLATFORMU ADINA SELAMLIYORUM
Hoş geldiniz dostlar!  Merhaba, Selam olsun siyasal iktidarın baskı ve şiddetine boyun eğmeyenlere, 
Selam olsun emek mücadelesinde alanları terk etmeyenlere, Selam olsun faşizme ve gericiliğe karşı direnenlere, Selam olsun üniversitelerine sahip çıkan akademisyenlere, öğrencilere, Selam olsun haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkan kadınlara, Selam olsun kentlerine, doğasına, ülkesine sahip çıkan yurttaşlarımıza, Selam olsun eşitlik, özgürlük ve demokrasi ve mücadelesini yükseltenlere!
Selam olsun bu mücadelede, bu meydanlarda yitirdiklerimize, 1 Mayıs ‘77 katliamından üzerinden tam 45 yıl geçti. Tam 45 yıl boyunca düzen,1 Mayıs'ı unutturmayı içini boşaltmayı başaramadı, bundan sonra da başaramayacak. Devrimciler, emekçiler,  halkımız tüm baskılara,  gözaltılara, tutuklamalara ve yürütülen psikolojik savaşa karşı, her defasında 1 Mayıs alanlarını doldurdular. Bugün 1 Mayıs kazanıldıysa,  bu,  yıllardır sürdürülen kesintisiz ve kararlı mücadelenin sonucudur.
Bizler, 1 Mayıs 1977 Katliamını Unutmayacağız Unutturmayacağız!  Hesabını da sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Derler ki, 1 Mayıs bir bayram günüdür. Hayır, 1 Mayıs bir bayram günü değil,  kavga günüdür. 1 Mayıs, özgür ve bağımsız bir ülke düşünün çelikleşmiş ifadesidir.   1 Mayıs ezilenlerin ve emekçilerin,  emperyalizme ve faşizme karşı en öfkeli olduğu gündür. Demokrasinin olmadığı ülkede adalet olur mu? Olmuyor. İşte Gezi davası. Görüyoruz. Adalet talebimizden asla geri adım atmayacağız ve Gezi’nin de peşini bırakmayacağız. Gezi burada. Gezi halktır, Gezi umuttur ve umut yargılanamaz. Buradan bir kez daha sesleniyoruz. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam. Bütün sorunları çözdüler, şimdi de yeni maden yönetmelikleri ile zeytin ağaçlarına göz diktiler. Yasaya aykırı bu maddeyi geri çekin. Zeytinlikleri, ormanları ve diğer doğal alanları yıkıcı madenciliğe derhal kapatın. İklim krizine sebep olacak bu tehlikeli maden sevdanızdan vazgeçin. Toprağımızdın suyumuzdan ağacımızdan elinizi çekin. Ormanlarımızın, derelerimizin kıyılarımızın denizlerimizin ranta peşkeş çekilerek yok edilmesi değil yaşam adına korunmasını istiyoruz. Özel Çevre Koruma Bölgeleri ve koruma alanlarımızın derecelerinin değiştirilerek bölgelerimizin ve kıyılarımızın imara açılmasını istemiyoruz. Hazine arazilerinin birilerine peşkeş çekilmesine, para babalarına satılmasını istemiyoruz. Kadınlar eşit ve özgür yaşama mücadelesinden vazgeçmiyor. Kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini önleyici, hayatın her alanında toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıran politikalar geliştirilmeli, İstanbul Sözleşmesinin fesih kararı derhal iptal edilmelidir.
Ülke tarihinin en derin siyasal ve ekonomik krizlerinden birini yaşıyoruz. Gıda ürünlerinden doğalgaza, akaryakıttan elektriğe kadar tüm ürünlere birbiri ardına gelen zamlar, emeğiyle geçinen geniş halk kesimlerinin hayatlarını sürdürülemez hale getirdi. Güvenilirliğini tümüyle yitirmiş olan TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarına dayanılarak yapılan ücret artışları, halkın her geçen gün daha fazla yoksullaşmasına neden oluyor. Yılın ilk günlerinde gelen zamlar ve vergi oranlarındaki artışlar nedeniyle asgari ücrete, memur maaşlarına ve emeklilere yapılan göstermelik artışlar daha emekçilerin cebine bile girmeden eriyip gitti. Emekçi ve dar gelirli kesimler her gün daha fazla borçlanarak, daha fazla kredi kullanarak ay sonunu getirmeye çalışıyor. Emekçiler sorumlusu olmadıkları bir krizin bedelini ödemek zorunda kalıyorlar. Krizin sorumlusu  olan AKP iktidarın ise emeğin daha fazla değersizleştirilmesi, toplumun daha fazla yoksullaştırılmasından başka bir vaadi yok.  Pandemi dönemi boyunca sermayenin çarkları dönsün diye emekçilerin hayatlarını yok sayanlar, yine sermayenin çıkarları için emekçilerin taleplerini yok sayıyor. İktidarın ekonomik öncelikleri nedeniyle ülkenin tüm kaynakları belirli bir kesimin cebine, trilyonlarca dolar güvenlikçi politikalara akıyor. Ülkedeki gelir adaletsizliği tarihin hiçbir döneminde görülmemiş boyutlara ulaştı. Eşitsizliğin en altına itilen kadın yoksulluğu daha da artarken, işini ilk kaybedenler yine kadın emekçiler oluyor.
Gelinen son süreçte eğitim ve sağlık gibi en temel insan haklarından asgari düzeyde yararlanabilen halkımız, ekonomik dengenin iyice bozulması sonrasında artık barınamamaya da başlamıştır.
AKP iktidarı sesimizi duymak istemiyor, çünkü onların safı halkın yanı değil, yandaş müteahhitlerin ve sermaye sınıfının yanıdır. Buradan iktidar bir kere daha sesleniyoruz ekonomik krizi yok saymaktan ve bu krizin faturasını halkın sırtına yıkmaya çalışmaktan vazgeçin. Başta gıda ürünleri olmak üzere elektrik, doğalgaz, akaryakıt, ulaşım gibi temel ihtiyaç kalemlerine yapılan zamlar geri alınmalı, vergiler düşürülmelidir. Enerji dağıtım şirketleri kamulaştırılmalıdır. Krizde işini kaybeden, geliri azalan tüm kesimlere doğrudan gelir desteği sağlanmalıdır. İşten çıkarmalar yasaklanmalıdır.Çalışma koşulları düzeltilmeli, emekçilerin sağlıklı ve güvenli koşullarda, güvenceli olarak çalışması için önlemler alınmalıdır. Yoksulluk sınırının altında yaşayan kesimlerin temel gereksinimleri karşılanmalıdır. Hayat tarzına müdahale aracına dönüşen özel tüketim vergileri kaldırılmalıdır. Yandaş şirketlere yapılan dövize endeksli garantili ödemeler iptal edilmelidir.Emeğiyle geçinen milyonlarca yurttaşımızın temsilcisi ve sesi olarak bizler, halkın yoksullaştırılmasına, sefalete sürüklenmesine, emekçilerin uzun çalışma saatlerine ve düşük ücrete mahkum edilmesine, genç emeğinin acımasızca sömürülmesine ülke kaynaklarının tüketilmesine izin vermeyeceğiz. İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret, insanca yaşayabileceğimiz koşullar ve demokratik bir Türkiye için taleplerimizin takipçisi olmaya ve birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.Bizler güzel günlere yürümedikçe, güzel günler bize gelmeyecek. Barış ve huzur içinde kardeşçe yaşayacağımız güzel günlere hep birlikte omuz omuza yürüyeceğiz.Türkiye halklarının umuda ihtiyacı var, güvene ihtiyacı var, birlik olmaya ihtiyacı var. Bu umut ve güveni veren bir alternatife ihtiyacı var. Alternatif, örgütlü olabilmekle mümkündür. Bu umut ve güven beklentisine örgütlü olarak cevap verildiği oranda on binler yüz binlere, yüz binler milyonlara dönüşecektir.  Çoğalarak yürüyeceğiz. Yürüyerek çoğalacağız. Şehitler, tutsaklar, sürgünler vereceğiz yürürken. Şehitlerimizi bayrak yapıp yolumuza devam edeceğiz.Şehitlerimiz.1 mayıs şehitlerimiz. Gezi şehitlerimiz. Ankara katliamında kaybettiklerimiz… ve daha niceleri…. Özgür ve demokratik bir ülke için canlarını verenler… Onlar ülkenin bütün 1 Mayıs alanlarında, onurlu yerlerini alıp, bizlere ışık olmaya devam edecekler.Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır. Safları sıklaştırın çocuklar, bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır. Haramilerin saltanatını yıkacağız, bu ülkeyi din bezirganlarına ve beşli çetelere bırakmayacağız. Laik bilimsel ve kamusal eğitim mücadelemizden vaz geçmeyeceğiz.İş güvencemizi gasp ettirmeyeceğiz.Yaşasın 1 Mayıs. Yaşasın Mücadelemiz”dedi.
Kutlamaya katılanlar hep bir ağızdan Yaşasın 1 Mayıs yaşasın mücadelemiz, 1 Mayıs şehitleri ölümsüzdür, İşte sendika işte KESK, Faşizme karşı omuz omuza, Grup yorum halktır susturulamaz, Halkız haklıyız kazanacağız”diye slogonlar attılar. Açıklamanın ardından tören 'Yaşasın 1 Mayıs' sloganları atan grup, daha sonra dağıldı.
 
 
Editör: TE Bilisim