“SPORCULAR AT YARIŞI YAPAR GİBİ KOŞTURMAMAK LAZIM”

Dünya güreş literatürüne adını ‘Türk Tankı’ olarak yazdıran 48 yaşındaki sporcu Mahmut Demir, Kaş Aydın Haber’i ziyaret etti. Demir, Kaş’a ziyaret sebebini anlattı ve günümüz güreş sporuyla ilgili eleştirilerde bulundu.

Amasya ilinin Suluova Dereköy'de ailesinin 5.nci ferdi olarak 1970’te dünyaya gelen Mahmut Demir, 1984 yılında güreşe başladı. Demir; Avrupa, Dünya ve Olimpiyat şampiyonu oldu, Türk Milli mayosunu 220 kez giyerek adını unutulmaz sporcular arasına yazdırdı. Mahmut Demir, Atlanta 1996 Olimpiyat Oyunları finalinde Beyaz Rusyalı eski olimpiyat şampiyonu Alexander Medvedev'in oğlu Aleksei Medvedev'i yenerek serbest güreşte 28 yıl aradan sonra Türkiye'ye altın madalya kazandırdı ve 1997 yılında güreşi bıraktı. Doğduğu yerde yapılan bir spor salonuna kendisinin ismi verildi. Şu anda kendisi FILA nezdinde düzenlenen 2006 yılı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası Şampiyonluğunu kazanan Amasya Şekerspor Kulübü'nün onursal başkanlığı yanında Amasya Pancar Ekiciler Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Amasya Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu başkanlığını da sürdürüyor. Amasya'nın Türkiye Cumhuriyeti Üstün Hizmet Madalyası sahibi tek ismi Mahmut Demir, evli ve iki çocuk babasıdır.

“Kaş’a Havaalanı Şart”
 
Türkiye’nin her tarafının çok güzel olduğunu belirten Mahmut Demir, Kaş’a ilk kez yaklaşık 10 sene önce geldiğini söyledi. “Geçmişte güreşmiş, şimdilerde iş adamı olan ve yakın zamanda bildiğiniz üzere kaza geçiren Tevfik Demirci’yle Kaş’ı tanıdık. Allah acil şifalar versin. Hem eskilerin hatırı hem de yenilerin ilgisiyle Kaş’a daha sık gidip gelmeye çalışıyoruz” diyen Demir, Kaş’ta kaldığı süre boyunca sosyal medya hesapları üzerinden Kaş’ın tanıtımına katkıda bulunduğunu anlattı. Mahmut Demir, sözlerine şöyle devam etti: “Kaş ve Kalkan aslında çoğu insanın görmek isteyip de gelemediği bir yer. Onun için Antalyalı siyasetçilerin ve Kaş’taki yerel siyasetçilerin yapılması düşünülen havaalanını hemen faaliyete geçirirse turizm bölgeleri ve beldeleri içerisinde en çok ilgi gören yerin buralar olacağını düşünüyorum. Kara yoluyla biraz zorlanıldığı için havayolu da olursa insanlar daha rahat edecek.”
 
“2020 Olimpiyatlarında birkaç madalya fazla alırız”
 
Günümüz güreş sporuyla ilgili eleştirilerde de bulunan ‘Türk Tankı’ lakaplı sporcu Mahmut Demir,  “Güreşte son yapılan dünya şampiyonasında en çok madalya beklediğimiz sıkletler ağır sıkletler… Ağır sıkletlerin şampiyonluk kazanamamış olması gerek güreş camiası olarak bizleri gerekse güreş severleri yakından üzdü ama diliyoruz ki kendilerini toparlarlar ve kendilerinden beklediğimiz başarıları kazandırırlar. Güreş takımlarımız şu an iyi. Gençler de büyükler de kadın takımlarımız da tahmin ediyorum 2020 olimpiyatlarında birkaç madalya fazla alırız diye düşünüyorum” dedi.
 
“Lisanslı sporcu sayısı değil, salonda spor yapan sporcu sayısı önemli”
 
Son yıllarda spor camiasında tesisleşmenin var olduğunu ama içi boş olduğunun altını çizen Demir, sözlerine şöyle devam etti: “Mesela spor teşkilatlarında okul müdürlerine gidiliyor ve lisans çıkarttırılıyor. Yani lisanslı sporcu sayısı değil de salonda spor yapan sporcu sayısı bizim için daha önemli. Diğer türlü kâğıt üzerinde kalır. ‘Bizim bu kadar lisanslı sporcumuz var’ dersiniz ama çoğu hatır gönülle yapılmış sporculardır. Bu bizim kendimizi kandırmamız olur. Spor sahalarının geliştiğini gördüğümüz bu son yıllarda, salonların içinin boş olması ülke gençliğini spor salonlarında tutamadığımız için kaybımız olur. 7’den 70’e spor yapılmasını öneririz bu yüzden. Spor sadece şampiyonluk için yapılmaz. Spor yapan insanlar daha az sağlık sorunlarıyla karşılaşır. Sağlık harcamaları düşer, daha sağlıklı nesiller yetişir ve ülkeyi yönetir. Kötü alışkanlıklardan uzak tutar. En genç nüfusa sahip ülkelerden biriyiz. Gençlerin vücudundaki enerjiyi almalısınız. Bunu sporla yaparsanız gençleri topluma faydalı bireyler haline getirirsiniz.”
 
Basın toplantısını sona erdiren güreş anısı
 
İlköğretim okullarından, lise ve üniversitelere kadar her sene konferanslara katıldığını söyleyen Mahmut Demir, unutulmayan bir güreş anısını şu sözlerle paylaştı: “1994 yılında İstanbul’da dünya şampiyonası yapılıyor. Ben de takımda ağır sıklet olarak müsabakalarda yarışıyorum. Aynı zamanda takım kaptanıyım. Müsabakalarda öyle bir ana gelindi ki, finalde kazanırsam 37 yıl sonra ilk defa takım halinde dünya şampiyonu olacağız ve ben ferdi olarak şampiyon olacağım. Takımın kaderi bana kaldı. Müsabakaların bitmesine son 5 saniye kala rakibimiz atak yaptı ve ben onun üzerindeyken müsabaka bitti. Ben de Amerikalı güreşçinin üzerine oturmuş gibi oldum. Ben ve takım dünya şampiyonu olduk. Müsabakalardan sonra simgeleşen o fotoğraftan yola çıkarak Amerikalı bir gazeteci bana basın toplantısında ‘Bizim güreşçinin sırtına oturdunuz ayıp değil mi?’ diye sordu. O zaman da Cumhuriyetimizin 71. yıldönümüydü. ‘Siz 71 yıldır Türk ve İslam âleminin sırtında oturuyorsunuz. Üç saniye ben sizin sırtınıza oturdum zorunuza mı gitti?” dedim. Tabi onlar tebessümle karşılamadılar, bu yanıtın ardından basın toplantısı sona erdi.”
 
“Büyük spor camiası olmak istiyorsak kurallarla çok fazla oynamamak gerekir”
 
Yağlı güreşler hakkında da görüşlerini bildiren ünlü sporcu, güreş kurallarında son zamanlarda üst üste değişikliklerin olması ve bu durumun güreş seyircisini soğutmaya başladığıyla ilgili konuya şöyle açıklık getirdi: “Bir spor adamı ve yorumcusu olarak takibinde zorlandığım kuralların güreş izleyicisinin tamamen anlamasını beklemek çok iyimserlik olur. Soma güreşi mesela var olduğundan beri aynı kurallarla yarışır ama bizim yağlı güreşler ya her federasyon değiştiğinde ya federasyonun has başkanı değiştiğinde kurallar da beraberinde değişir. Büyük spor camiası olmak istiyorsak kurallarla çok fazla oynamamak gerekir. Kuralların değişmiş olması müsabakaları idare eden hakemlerin ve teknik heyetin işini kolaylaştırıyor ama seyirciyi öldürüyor. Sporcular, haftanın her günü güreşiyor. Bu çocukların her gün güreş yapması mümkün değil. Bu parkta yürüyüş yapmaya benzemez. O müsabakanın heyecanı ve stresi, fiziki ve ruh yorgunluğu var. En fazla Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde güreşler oluyor. En azından buralardaki müsabakaları sonbahara doğru ya da Kırkpınar öncesine alırlarsa hem daha uzun bir sezon olur hem bu sporcuları at yarışı yapar gibi her gün koşturmamış oluruz.”
 
Editör: TE Bilisim