Dünyamızın sahip olduğu tabii kaynaklardaki hızlı kayıplar, insanların yerleşim ve beslenme alanlarını gittikçe sınırlandırırken, yaşam için gerekli temiz hava, temiz su ile gıda teminini her geçen gün daha da güçleştirmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı’nın verilerine göre, Dünya’daki orman varlığı yılda yaklaşık 7.3 milyon hektar azalmaktadır. Ülkemizin de aralarında bulunduğu 187 üye ülkeye sahip olan ve Dünya’daki yoksulluğu azaltmak gayesiyle çalışmalar yürüten Dünya Bankası’nın verilerine göre de, tabii kaynaklardaki kayıplar ile gelir dağılımındaki bozukluklar nedeniyle, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerdeki yaklaşık 3 milyar kişi, önümüzdeki 50 yılda yoksullukla mücadele etmek zorunda kalacaktır.

   Çevre sorunlarının temelini oluşturan ormansızlaşmanın önüne geçmek amacıyla Avrupa Tarım Konfederasyonu’nun önerisi ile 1971 yılında Roma’da toplanan Uluslararası Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), kuzey yarımkürede ilkbaharın, güney yarımkürede sonbaharın başlangıç günü olan 21 Mart’ı DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ olarak ilan etmişlerdir.  21Mart.1971 tarihinden itibaren “Dünya Ormancılık Günü” olarak kutlanmaktadır.   Ülkemizde ise “Dünya Ormancılık Günü”, 1975 yılından itibaren çeşitli etkinliklerle kutlanmakta, ayrıca, 21 Mart haftası da aynı amaçlarla “Orman Haftası” olarak değerlendirilmektedir. Bu türden etkinliklerin, kamuoyunun ormanlar ve ormancılık çalışmalarıyla ilgili sorunlara yönelik duyarlılıklarının artırılmasına önemli katkısı olmaktadır. İnsan yaşamının temel öğesi olan temiz hava ve su ormanlar tarafından üretilmektedir.  Orman sahalarının azalması, ya da orman alanlarının artırılamaması, insan yaşamını tehdit eden ortamların oluşmasına da neden olmaktadır.Ormanların bütün dünyada insanların ortak varlıkları olarak kabul edildiği, toplumsal faydalarının odun hammaddesi değerinin binlerce kat üzerinde olduğu da bilinmektedir. Küresel iklim değişikliği, atmosferdeki karbon oranının ve sera gazlarının artışı, hava kirliliği, çölleşme, kuraklık, temiz su rezervlerinin azalması, toplumları ve dünyayı tehdit etmekte, ormanların önemini bir kat daha artırmaktadır.


   Bu tespitler ışığında orman zengini bir ülke olmadığımızın bilinci ile hareket etmeli ormanlarımızı koruma ve kullanma dengesi içerisinde yönetmeli ve toplumu bu konuda bilinçlendirmeliyiz.

Ülkemizin yer aldığı coğrafyanın ve sahip olduğu iklim şartlarının bir sonucu olarak önemli doğal kaynak değerlerimiz arasında yer alan ormanlarımızın bizlere sunduğu imkânları ve faydaları koruyarak geliştirmeliyiz.Bugünkü resmi rakamlara göre, son yıllarda yapılan yoğun çalışmalar neticesinde Ülkemiz orman varlığı bundan 16 yıl öncesine göre % 8’lik bir artışla 22,6 milyon hektara ulaşmış olup bu rakam ülke karasal alanının  %29’una karşılık gelmektedir. Dünya ortalaması % 30’lar civarındadır.  Ancak ülke orman varlığının % 42,6 sının bozuk ve açıklık vasıftaki orman alanlarından olduğu da unutulmamalıdır.

Son yıllarda ağaçlandırma çalışmalarında çok önemli mesafeler kat edilmekle birlikte aynı ivme devam ettirilmeli, Ülkemizin yeşil dokusunun artırılması noktasında özellikle yerleşim yerleri içerisinde ve etrafında ağaçlandırma çalışmaları artırılmalı, yeşili zengin yaşanabilir yaşam alanlarının artırılması çalışmalarına öncelik verilmelidir. Tarımın sigortası konumundaki orman alanlarımızdaki erozyonla mücadele çalışmaları ile birlikte özellikle meralarda ve tarım alanlarındaki erozyonla mücadele çalışmalarına özel önem verilmelidir.

Orman alanlarımızı yönetirken bu alanlara bağımlı olarak yaşayan orman köylümüz unutulmamalı, topyekûn kalkınmanın kırsalda yaşayan vatandaşlarımızı kalkındırmaktan başladığı bilinci ile hareket edilmelidir. Kurum ve kuruluşlar başta olmak üzere, orman ağaç sevgisi ve çevre bilinci eğitimi konusunda bütün taraflar sorumluluk üstlenmeli, “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin” anlayışı ile hareket eden bir neslin temsilcileri olarak, doğaya saygılı, çevre bilinci gelişmiş yeni nesillerin yetişmesine katkı sağlamalıdır.Tarımın sigortası, havanın, suyun ve yaşamımızın kaynağı olan ormanlarımızı, sürdürülebilir ormancılık prensipleri çerçevesinde koruyup geliştirilmeli, gelecek nesillere yaşanabilir bir ülke bırakmanın gayreti içerisinde olmalıyız.

   Bu vesileyle Orman Genel Müdürlüğümüzün 180.Yılını ve zor şartlarda fedakârca çalışan başta üyelerimiz olmak üzere, bütün Orman çalışanlarımızın Dünya Ormancılık Gününü kutlar, sağlıklı ve başarılı nice yıllar temenni ederim.    

Unutulmamalıdır ki; “ORMAN YOKSA BİZDE YOKUZ”