Sonsuz merhameti ile kullarına rahmet ve mağfiret ayını bahşeden Rabbimiz'e (c.c.) sonsuz hamdu senalar, bu rahmet ve mağfiret ayını en güzel şekilde değerlendirerek bizlere örnek olan Peygamberimiz'e (s.a.v.) binlerce salatu selam olsun.
Yüce Mevlamız'a (c.c.) hamd olsun ki; mübarek ve faziletli bir ayın, Kuran ve oruç ayının rahmet gölgesi üzerimize düşmüş bulunuyor. Allah Teala’nın (c.c.) kullarına lütuf ve merhamet saçtığı, günahlarını affettiği rahmet ve mağfiret günleri geliyor. Allah Teala’ya (c.c.) itaat ve ibadet, kullarına iyilik ve ihsan ayı olan Ramazan-ı Şerif ayı geliyor…

Bu mübarek ay, orucu, sahuru, iftarı, teravihi, dinlenen vaaz ve mukabeleleri ile camilerin dolup taştığı, safların sıklaştığı, kalplerin ferahladığı, ruhların ve gönüllerin aydınlanıp coştuğu, nefislerin kırıldığı, insani vasıfların tekrar hatırlandığı, tevbe edip hakka yönelme şuurunun geliştiği maddi ve manevi bir terbiye ayıdır.

Biz Müslümanları sevindiren ve bir yıllık hasretten sonra bizimle bir ay misafir kalacak olan çok değerli dostumuzdur Ramazan-ı Şerif. ''Ramazan geldi hoş geldi'' mahyaları asılır minarelerimize. Ramazan zaten hoş gelir, önemli olan bizim bir yıl boyunca beklediğimiz bu kutlu ve müstesna misafirimiz için hazırlık yapıp, onu hoş karşılayıp, ondan azami derecede istifade edip, ondan hoşnut olarak uğurlamamızdır. Tıpkı sahabe efendilerimiz gibi…Sahabe efendilerimiz Ramazan-ı Şerif'i tıpkı bizim hacılarımızı canı gönülden karşılayıp, ziyafetler hazırlayıp, özlemle ve hasretle beklediğimiz gibi karşılarlarmış.

Kim onun yolunu gözlerse, onun gelişine bir hazırlık yaparsa, o geliyor diye gönül kapılarını açarsa, içinde heyecanla karışık bir sevinç varsa işte ramazan ve oruç öyle bir hale bürünüyor ki sanki gurbetten sılaya dönen bir kişi gibi, bin yıllık bir dost gibi, uzun yıllar evladını görmemiş de kavuşmuş olan bir anne gibi…Ne demişler? Padişah girmez saraya hane mamur olmadan…Öyleyse önce hazırlığımızı iyice yapmamız gerekiyor. Nasıl ki güneş ışığının içeri girmesini istediğimizde perdeyi açıp güneşten faydalanabiliyorsak, O gönüllerimize ve hayatımıza konuk olmadan gönüllerimizin bu şerefli konuğa hazırlamayı  bilmemiz gerekiyor.

Ramazan'a hazırlık aşamasında şu soruları sormalıyız kendimize: Benim ramazan-ı şeriften beklentim nedir? Ben bu ramazan ayını en faydalı biçimde nasıl değerlendirebilirim? Bu ramazan  benim artılarımı ve eksilerimi nasıl etkileyecek? Ve inanmalıyız ki;  'ben bu ramazandan Allah Teala'nın (c.c.) izniyle günahlarımdan temizlenmiş olarak çıkacağım. Belki de son ramazanım belki de bir kez daha ramazana ulaşamayabilirim' düşüncesiyle bu fırsat ve imkanı güzel bir şekilde değerlendirmemiz gerektiği bilinciyle ramazana hazırlanmamız gerekiyor.

Yaptığımız işleri, yaptığımız ibadetleri, hayatımız boyunca yaptığımız şeyleri severek, isteyerek aşkla ve muhabbetle yapmamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Her şeyde Allah rızası gözeterek yaşamamız gerektiğinin şuuruna varmamız gerekiyor. Kalbimizi ve ruhumuzu günah kirlerinden arındırmak için yapmış olduğumuz hata ve kusurlara bir daha dönmeme adına, bir nefis muhasebesi ve nasuhi bir tevbe yapıp, geçen zamanın getirdiği kirin, isin, pasın temizlenip kalp sarayının ayların sultanı olan Kuran ayına hazırlanması gerekiyor.

Her mümin, kendi gönlünü, Kuran’ın nazil olduğu ilk gönle mümkün olduğunca benzetebilme, ona yaklaştırabilme çabası içerisinde olmalısı gerekiyor ki Kuran o kalbe de konuk olsun, manalarını o yüreğin sahibine de açabilsin.

Bu vesileyle İslam alemi'nin Ramazan-ı Şerif ayından oruç, ilim, zikir ve fikirle azami derecede istifade etmesini, maddi ve manevi temizlik için fırsat ayı kılmasını temenni eder, hayırlı, bereketli, huzurlu bir Ramazan ayı geçirmemizi Cenab-ı Allah'tan niyaz ederim.