Diz kireçlenmelerinde en önemli risk faktöründen birinin kilo olduğunu belirten Op. Dr. Tevfik Aslan, “Kilo arttıkça dizlere binen yük de artmaya başlıyor. Yük arttıkça buna bağlı olarak aşınma da artıyor. Bu yüzden kilomuzu kontrol altına almalıyız ve kas iskelet sistemimizi güçlendirmeliyiz" dedi.
Aspendos Anadolu Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Tevfik Aslan, halk arasında dizlerde kireçlenme olarak bilinen dizlerde oluşan sıvı kaybının nedenlerine, yan etkilerine ve tedavi yöntemlerine değindi. Op. Dr. Aslan, “Dizlerde sıvı kaybı denilen şey halk arasında diğer adıyla kireçlenmedir. Yine halk tabiriyle kıkırdaklarda aşınma diyebileceğimiz bir durumdur. Aslında azalan bir sıvı durumu söz konusu değildir. Eklem sıvısı normal olarak bulunuyor. Ama kıkırdaklarda aşınma olduğu için sürtünme meydana geliyor. Buna da halk arasında kısaca sıvı kaybı deniliyor. Günlük hayatta en fazla diz eklemlerimizi kullanıyoruz. Bir şeyin kullanma sıklığı arttıkça onda yıpranma da doğal olarak daha erkenden kendini gösteriyor. Ne kadar çok kullanırsak o kadar aşınma olur ve bu da dizdeki sıvı kaybıdır" dedi.
BELİRTİLER
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Tevfik Aslan, “İlk belirti dizlerden gelen ses. Daha ortada ağrı yokken dizlerden çıtırtı şeklinde sesler gelmeye başlıyor. Bu ses, aslında aşınmaya bağlı olarak birbirine sürten kıkırdakların çıkardığı sestir. Daha sonra günlük aktivitelerde bir ağrı yokken özellikle çömelme ve merdiven çıkmalarda yavaş yavaş ağrılar oluşmaya başlıyor. Bu artık kıkırdaktaki aşınmaların belli bir seviyenin üzerine çıktığını gösteriyor. Tabi dizlerimizi yanlış kullanmanın burada oldukça önemi var. Yanlış kullanmayı açıklamak isterim. Sürekli çömelip kalkarak iş yapmak. Özellikle temizlik işiyle uğraşanlar sürekli çömelip kalktığı için kıkırdakta şiddetli aşınma olmaktadır. Normal yürürken bir birim yük biniyorsa bu aşınan kıkırdaklara, çömelmeyle, merdiven inip çıkmakla normalin dört beş katı kadar yük binmektedir. Yük bindikçe de aşınan kıkırdak kendisini önce sesli, sonra ağrıyla belli ediyor" açıklamasında bulundu.
NEDENİ OBEZİTE
Kireçlenme vakasıyla çok fazla karşılaşılmasının altında obezitenin yattığını aktaran Op. Dr. Tevfik Aslan, “Tüm dünyanın ve Türkiye'nin en büyük problemi obezite. Ciddi kilo problemimiz var. İkincisi spor yapmıyoruz ve hareketsiz bir hayatımız var. Markete bile araçla gidiyoruz. Bununla birlikte sağlıklı beslenmiyoruz. Kireçlenme ve obezite bir kısırdöngüdür. Obezite kireçlenmeyi tetikliyor. Bunun farkında olmamız lazım. Çünkü obezite kireçlenmeyi artırıyor. Buna bağlı olarak da ağrı artıyor. Kısacası yaşam tarzımızı değiştirmemiz gerekiyor. Kilomuzu kontrol altına almalıyız. Sağlıklı beslenmeliyiz ve sporu acilen hayatımıza sokmalıyız. Bunları yaparsak kireçlenme olmaz ve ilaç kullanmamıza da gerek kalmaz" dedi.
DAHA ÇOK KADINLARDA GÖRÜLÜYOR
Özellikle kadınlarda daha sık görüldüğüne dikkat çeken Op. Dr. Tevfik Aslan, “Ailesinde kireçlenme görülen kişilerde görülme sıklığı daha fazladır. Genetik yatkınlık söz konusudur. Aynı zamanda kilosu fazla olan kişilerde de görülmektedir. Çünkü kilo otomatik olarak yıpranmış kıkırdağa binen yükü artırıyor. Ayakta mesela bir birim yerine iki birim yük binerken, çömelince kilosu fazla olan kişilerde on katı daha fazla aşınma olmaktadır. Yani kilosu olanlarda bu süreç daha hızlı ilerlemektedir. Kilo, çeşitli kronik hastalıklara bağlı ilaç kullanımı, özellikle kortizon birer risk faktörüdür" diye konuştu.
HAYAT KALİTESİNİ DÜŞÜRÜYOR
“Dizlerde kireçlenmenin en kötü tarafı da yavaş yavaş ilerlemesidir. Sabit bir şekilde durmaz. İstediğiniz her şeyi yapamamaya başlarsınız. İlerleyen dönemlerde de hareket kısıtlılığı başlıyor. Yürüyemiyor, merdiven çıkamıyor, çömelmeyi yapamaz hale geliyorsunuz. Hem ağrıdan dolayı hem de hareketlerin kısıtlanması sonucunda hayat kalitesi de düşüyor. Bir süre sonra kronik ağrının sebep olduğu psikolojik sorunlar da kendini baş göstermeye başlıyor" diyen Op. Dr. Tevfik Aslan, ağrı nedeniyle depresyona giren hastalarının bile olduğunu söyledi.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Tedavi yöntemlerinin aşama aşama olduğunu belirten Op. Dr. Tevfik Aslan, şöyle dedi:
“Henüz ciddi bir kıkırdak aşınması olmayan bir olguya sadece kas güçlendirme egzersizleri vererek ağrısını giderebiliriz. Kireçlenme dediğimiz kıkırdak aşınması bir diğer adıyla sıvı kaybı arttıkça, ilerledikçe tedavi yöntemi de değişiyor. Bir basamak üstteki hastaya ağrı kesici, ilaç, buz veya egzersiz tedavisi yöntemini uyguluyoruz. Bu üçlü tedavi yönteminde, hastaların yüzde 60'ında ağrıyı kontrol altına alabiliyoruz. Aşınma bir kademe daha ilerlediğinde, kıkırdak güçlendirici ilaçları destek olarak verebiliyoruz.  Aşınmanın bir kademe daha arttığı hastalarda eklem içi enjeksiyonlar yapılabilir. Eklem içi enjeksiyonlarda özellikle genç yaş grubunda PRP dediğimiz insanın kendi kanından elde edilen bir serumun yine o dize verilmesidir. Bunu dize uyguladığımız zaman aşınan kıkırdaktaki tamir sürecini hızlandırır. Kıkırdak aşınması tamir olduğu zaman doğal olarak sürtünme de azalıyor. Sürtünme azalınca ağrı da azalır. İleri yaşlardaki kişilerde görülen sıvı kaybında ise yapay eklem sıvısı dediğimiz dışarıdan yapılan bir iğne var. Onu da yapabiliriz. Son aşamadaki tedavi ise diz protezi uygulamasıdır."
KENDİMİZİ NASIL KORUYACAĞIZ?
Dizlerdeki kireçlenmeden kurtulmanın ya da bu durumu daha minimum seviye çekebilmenin mümkün olduğunu belirten Op. Dr. Tevfik Aslan, “Burada en önemli nokta kilo. Kilomuz kontrol altında olmalı. Genel olarak kas sistemi güçlü olduğu zaman iskelet sistemine binen yük azalır. Bu durum dizlerimiz için de geçerli. Kas iskelet sistemimiz güçlü ise dizlerimize binen yük de azalır. Sonuç olarak bacak kaslarımızı güçlendirmeliyiz. Bunun en basit yolu da yürüyüştür. Yürüyüşte hem dizin altındaki kaslar, hem de dizin üstündeki kaslar güçlenir. Bu şekilde eklemlere binen yük azalmış oluyor. Aynı zamanda uyluk kaslarını güçlendirici egzersizler var. Bu egzersizleri yapmalıyız. Mümkün olduğunca hastalarıma ve bu hastalığa yakalanmak istemeyenlere spor amaçlı merdiven yerine düz yolda yürüyüş yapmalarını öneriyorum. Çünkü merdiven dizlere fazladan yük veriyor. Bu yüzden düz yolda yürüyüş yapmalıyız ve kilomuzu kontrol altında tutmalıyız" diye konuştu.
 
Editör: TE Bilisim