Sevgili Kaşlı Dostlar,
 
Sınır Tanımayan Kaşlılar sitemiz var bizim, sosyal medya sistemlerinin içinde en çok kullanılanlardan biri olan Facebook da, hem Kaş ve çevresin de doğmuş büyümüş olanlar, hem ülkenin diğer Şehirlerinden, hem de başka ülkelerden gelmiş olanlar.
 
Kaş ilçemiz de yaşadığımız sıkıntıları, mutlulukları, yaşayacağımız güzellikleri, olayları, faaliyetleri paylaşırız. En azından ben kendimce öyle sanıyorum. Birçok keyfimizi kaçıran cümleler kurarak birbirini kıran, üzen, aşağılayan cümleleri çok sık okuruz. Dün yine bir tane paylaşım ve karşıt yorumlarla karşılaştık. Ben de bugünkü yazımı bu konuya ayırdım.
 
Ben de ülkenin en büyük şehri İstanbul da doğdum büyüdüm. Kütüğüm de orada ama üç yıldır ikametim Kaş da. Buraya da zorlama ile geldiğimi çok kişi bilir. Birçok kişinin ısrarla gel demesi ile yerleştim. Yoksa Kaş'ı daha önce hiç görmemiştim. Dünyayı uzun yıllar yaptığım mesleki uçuşlarım sayesinde dolaştım. Turistik gezilerin dışında, dünyayı çok detaylı gezdim. Yaşadığım ülkeler oldu. Her havacı gibi, vize ve pasaport sorunları olmadan. Sonra da kendim istediğim zaman turist olarak gezerek.
 
Amacım bu yazıda, bizim eğitimlerimiz de kullandığımız, ülkeler arası politikaları ve ilişkileri anlatmak değil. Aynı topraklar üzerinde birbirimizle ilişkilerimizden bahsetmek. Ülkeler yönetim sistemleri sonucu, kendi toprakları dışında kalanlardan pasaport ve birçok ülkelere giriş de vize isterler. Çünkü kıtalar üzerinde devletler olarak bölünmüşlerdir. Bu yüzden de devamlı savaşırlar, topraklarını kaybetmemek için. Ya da topraklarına toprak katmak için. Eskiden kendilerine ait olanı geri almak için de savaşırlar. Oysa dünya aslında tüm insanlığa ait olsa, dinler, mezhepler ve politik sistemler bölmeseler ne kolay ve gezilebilir olurlar. Dil sorunları olmasa, anlaşmalar ne kolay olur. Silahlarla savunulmasalar, çok daha da iyi olurlar.
 
Dünya üzerinde böyle sistemler var ve değişmesi de imkânsız. Bizim Kaş’ımız için ise hepimiz bir şekilde Kaş'a yolu düşüp gelenleriz. Tabi ki ata toprakları burada olanlar, Kaş ve çevresinde tüm akrabaları ve kendileri doğup büyüyenler,  bizler için önderdirler. Ben öyle kabul ederim,
 
Çünkü buraları iklim ve tabiat şartlarından, insan ilişkilerine, örf ve adetlerine, kullandıkları Lehçelere kadar onlar bilir. Ben şahsım adına bundan keyif alır, bilmediğimi öğrenir, şaşırdığıma alışmaya çalışır, ancak buranın âdeti böyle derim.
 
Çünkü benim vatanımdır, ne dilim değişiktir, ne pasaport, giriş belgesi gerekir, ne de vize. Benim ülkemin topraklarıdır. Yine de farklı yönlerini eleştirsem de zorluklarla karşılaşsam da, yılmam uyum sağlayabileceklerime uyum sağlar, akıl ve mantık sürecimden geçiremediklerimi duruma göre değerlendiririm.
 
Herkesin tek zorunluluğu böyle yapmasıdır. Biz büyük şehirlerden gelenler için bir işe yaramamış tabirini kullananlar var. Bu ağır cümleleri kullanmamak gerekir. Çünkü bu tarz söylemler kırıcı olabilir ve herkes için geçerli değildir. Ben kendi adıma, ailem, eğitimlerim, mesleki eğitim ve tecrübelerim ve çok detaylı ülke yönetimi eğitimlerim ile bir işe yaramamak ötesi, ülke için çok değerli eğitimleri ve ülkeye faydası olan bir aileden geliyorum.
 
 Bu durumda tek tek sayabileceğim ata özelliğimden, Kaş'a değer katar mıyım o benim anlatmamla olmaz ama hiç bir şey olamadığım için değil, yazımın girişinde belirttiğim gibi çok ısrarla geldim.  Ben asla İstanbul'u bırakmayı düşünmezdim. Çünkü Newyork ve Dubai gibi şehirlerde yaşamım hem oturma, hem de çalışma ile geçmişti. Ben de büyük şehir insanıyım. Ancak ben Kaş'ın yerli halkına küçük gören gözle hiç bakmadım. Onların da bana bir şey olamamış da gelmiş gözü ile baktıklarını hiç sanmıyorum!
 
Birlikte olmaktan çok mutlu olamadığımız insanlara hakaret vari cümlelerle "beğenmiyorsan git" demek, geldiğimiz yerlerde ülkemiz için yaptığımız faydalara da hakaret olur. Kaşlılara hakaret de tabi ki, insanlık dışı bir davranış. Ne olursa olsun bir ve birlikte olabilmek Kaşlılar dendiğinde sadece yerli Kaş Halkı değil, dışarıdan gelenleri de kast ederek ülke genelinin bizlere işte Kaşlılar demesi ne güzel olur...
 
Unutulmaması gereken tek şey, burası ülkemizin topraklarıdır. Nasıl Kaş halkının çocukları, akrabaları, aileleri, başka şehirlerde okuyup, çalışıyor ve yerleşip yaşıyorlarsa ve diğer altı bölgedeki il ve İlçelerdekiler Kaş yerel halkına git buradan demiyorsa, Kaşlıların da bizlere kucak açması insanlık adına gerekli ve güzeldir.
 
 Kanunen ülkenin topraklarının hepimize ait olduğu ilk ve tek gerçektir. Büyük
Şehirlerden gelenler, sahip oldukları yüce değerleri birlikte yaşadıkları dostları ile paylaşarak onların gelişmesine katkıda bulunurlarsa ne güzel birliktelikler ortaya çıkar.
 
 Yoksa hep ilişkiler zarar ziyan ile sonuçlanacaktır. Kaş Kaşlıların denildiği zaman bütün turistik tanımları bir kenara koyup, insan ırkına karşı suç işlenmiş olunur. Bu da uluslararası ilişkilerde ve hukuk kurallarında asla kabul edilemez.
 
Her işin başı sevgidir, saygıdır, vefadır, merhamettir, kucaklayıcı olmaktır. Hele ki Müslümanlar için en önemli ve kıymetli olan şu günlerde.
 
Birlikte olmak ve ayrışmamak dileğiyle...