Annem bize sık sık şöyle der:
“Baban eve geldiğinde ona gülümseyin, çünkü dış dünya acımasızdır; babaları sessizce yıpratır.”
Bir anne ile bir baba arasındaki fark, başlı başına bir şiirdir:
• Anne seni dokuz ay karnında taşır,
Baba ise bir ömür boyu omuzlarında taşır—sen fark etmesen de.
• Anne, hiç aç kalmamanı sağlar,
Baba ise hayatta kalmayı öğretir
Açlığın sana hiç ulaşmaması için—sen anlamasan da.
• Anne seni göğsünde şefkatle sallar,
Baba ise sırtında taşıyarak geleceğe götürür—sen fark etmesen de.
• Annenin sevgisini doğduğun anda hissedersin,
Babanın sevgisini ancak bir gün baba olduğunda anlarsın
Bu yüzden sabırlı ol.
• Anne paha biçilemez bir hazinedir,
Baba ise zamanı bile dolduramayacağı bir sütun.
Bu yüzden, anne babana hürmetle yaklaş, çünkü onlarda, yolunu aydınlatan ışık saklıdır.
Susun Lütfen!
Toplumların huzuru ve güvenliği için bir konuda bilgisi olmayanların ve diline hakim olamayanların susması gerektiğini düşünüyorum.
Bazen susarak çok şey anlatabiliriz. Susmak en kaliteli cevaptır. Bazı insanlar susmayı “ yenilgi “ sanıyorlar. Tam zamanında susmak verilecek en güzel cevaptır. Günümüz toplumlarında herkes hiç bilmediği, anlamadığı konularda ahkam kesiyor, eleştiri ve saldırılar yapıyor.
Atalarımız; herkes haddini bilmeli derler. Herkes kendi bilgi ve gücünü bilmeli ve ona göre davranmalıdır. Eskilerin deyimiyle” boyundan büyük işlere kalkışmamalıdır. Ancak bunu çocuklarına anne ve baba öğretebilir.Ama ortada bunu öğretecek anne ve baba çok azalmıştır.Takipcilerim
TARIM TARIM TARIM
Değerli Dostlar, Bir ülkenin ayakta kalabilmesi, istiklalini idame ettirebilmesi için o ülkenin en başta güçlü bir tarım sektörüne sahip olması gerekir. Tarımı güçlü olmayan bir ülkenin ayakta kalabilmesi, bağımsızlığını koruyabilmesi çok zordur.
Tarımı güçlü olan ülkelerin hayvancılığı da güçlü olur. Tarımı güçlü olan ülkelerin temel sanayileri de güçlü olur. Her ne kadar çağımız bir teknoloji çağı olsa da bu klasik sanayiyi önemsiz kılmaz. Bugün mesela tekstil sanayi, lastik sanayi, işlenmiş gıda sanayi, şeker sanayi tütün sanayi, yağ sanayi bir ülke ekonomisinin bel kemiğini oluşturur ve bu sanayi kolları tarıma dayalı sanayi kollarıdır. Ayrıca hizmet sektörünün ana tedarikçisi yine tarımdır. Tarımı sektörü hayvancılığı da içerir. Bu açıdan bakıldığında tarımın ne kadar hayati bir mesele olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Bu videoda tarıma elverişli toprak varlığına sahip ülkeler sıralanmıştır. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da ABD liderdir. ABD yi sırasıyla Hindistan, Çin, Rusya, Brezilya Ukrayna, Kanada, Nijerya, Arjantin ve Avustralya izlemektedir.
Sair etmenleri bir kenara bırakırsak bu saydığımız ülkelerin ileride dünya siyasetinde söz sahibi olmaları büyük bir ihtimaldir. Fakat burada tarıma elverişli toprak sahibi olmak tek başına yeterli değildir. Her şeyden evvel bu toprakları işleyecek eğitimli, kaliteli, optimal bir nüfusa sahip olmak gerekir. Bu sektörü ayakta tutacak, katmadeğer yaratan bir sanayiye sahip olmak gerekir.
Bu toprakları koruyacak askeri varlığa sahip olmak gerekir. Güçlü ordusu olmayan ülkelerin tarımı da, sanayisi de risk altındadır. Ayrıca iklim koşulları, biyoçeşitlillik, altyapı ve ulaşım imkanları mühimdir. Bu etmenler bir ülkenin tarımını ve tarımdaki verimliliği doğrudan etkiler. Hasılı tarıma elverişli toprağın salt fiziksel boyutu bir kıstas değildir. Eğer siz optimal bir iklime sahip değilseniz, toprağın fiziksel verimliliği düşükse, ulaşım ve altyapı imkanlarınız kısıtlı ise, jeostratejik konumunuz müsait değilse, insanınız eğitimsiz ise, yeterli optimal nüfusa sahip değilseniz, tarım sanayinizi ayakta tutacak güçlü bir sanayi altyapınız ve güçlü insan kaynağınız yoksa, yeterli askeri varlığınız yoksa, siyasi istikrarsızlık söz konusu ise, köklü bir devlet geleneğiniz ve tarihi tecrübeniz yoksa salt toprakla bu işi çözemesiniz. Nitekim bugün Nijerya, Arjantin ve Brezilya yukarıda değindiğim sebeplerle güçlü potansiyellerine rağmen bugün dünyada henüz söz sahibi olamamışlardır. Keza, Ukrayna bunca potansiyeline ve eğitimli nüfusa rağmen tarihi tecrübeye sahip olamamanın, optimal nüfusa sahip olamamanın yanlış siyasi politikanın kurbanı olmuştur. Eğer dengeyi iyi kuramazsanız zenginliğiniz başınıza bela olur, avantaj sandığınız şeyler size dezavantaj olarak geri döner. Aynı şeyler Kanada ve Avusturalya için de geçerlidir. Bu ülkelerin o devasa ve doğal kaynaklar açısından çok zengin olan topraklarını koruma kabiliyetleri maalesef yoktur. Nüfusları ve askeri güçleri yetersizdir. Nitekim Trump Kanadayı açık açık tehdit etmiş, Kanada başbakanı istifa etmiştir. Bu Trumpın sarhoş kafayla ayaküstü sarfettiği ve salt Trumpa has özel bir söylem değildir. Trump Amerikan derin devletinin şuur altı düşüncesini açığa vurmuştur. Trumpa deli gözüyle bakanlar büyük bir gaflet ve delalet içerisindedirler. Yarın aynı muameleyi Avusturalyaya da yaparlarsa şaşmamak lazımdır. "Siz tek başınıza bu toprakları koruyamazsınız. O halde gelin şu yetkiyi bize verin" diyebilirler. Bu detaylı açıklamalardan sonra tarıma ve Türkiyeye gelirsek, bugün Türkiye aslında tarım bakımından kendi kendine yetebilecek potansiyele sahip ender ülkelerden biridir. Topraklarımızın üçte biri tarıma elverişlidir. Ayrıca ülkemiz eşsiz bir iklim çeşitliliğine sahiptir. Bu nedenle tarımda çeşitlilik imkanlarına sahibiz. Bugün Ukrayna yada Rusyada yüz çeşit tarım ürünü elde edilebilirken bu sayı Türkiyede beşyüzlere çıkabilmektedir. Ayrıca iklimin sıcak ve ılıman olması ürünün erken ve hızlı yetişmesine ve bol güneş vasıtasıyla ürün kalitesinin yüksek olmasına imkan vermektedir. Sera tarımını ve örtü altı tarımsal üretimi elverişli hale getirmektedir. Keza ülkenin dört tarafının denizlerle çevrili olması tarım ürünlerinin hızlı, ucuz ve sağlıklı olarak taşınmasına destek olmaktadır. Dezavantajlarımız ise şunlardır. Topraklarımız engebelidir ve erozyona açıktır. Türkiye bugün su fakiri bir ülkedir. Küresel ısınmadan en çok etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Ülkenin akarsularının debisi düşük ve düzensizdir. Dolayısıyla sulu tarım imkanları sınırlıdır. Ayrıca yanlış kentleşme, yanlış sanayileşma, bilinçsiz sulama ve ilaçlama, yetersiz arıtma nedeniyle zaten kısıtlı olan su kaynakları kirlenmiştir. Halihazırda nehirlerimizden zehir akmaktadır. Mülkiyet ilişkilerinin karmaşıklığı, yasal düzenlemelerin yetersizliği, toplumda hakim olan yanlış anlayış yüzünden toprak aşırı parçalanmıştır. Çoğu araziler traktör dahi giremeyecek şeklide küçük ölçeklidir. O yüzden tarıma elverişli topraklar yarı yarıya azalmıştır. Tek başına tarım bir anlam ifade etmez. Tarım hayvancılıkla bir bütündür. Fakat yanlış sanayileşme, yanlış kentleşme ve ayrıca terör yüzünden köylerde nüfus azalmıştır. Nüfus azalışına bağlı olarak da hayvan popülasyonu azalamış, hayvancılık çökmüştür. Hayvancılığın olmadığı yerde tarımın ayakta durması zordur. Tarım kesiminde istihdam edilen insanların eğitim seviyesi düşüktür. İşletmeler babadan kalma usüllerle verimsiz şekilde çalışmaktadır. Köylü örgütsüz ve kooperatifleşme yetersizdir. Dolayısıyla fiyatlandırmalar optimal değildir. Tarımın en büyük kazananı aracılardır. Ucuz ve sürdürülebilir kredi imkanları yok denecek kadar azdır. Çifçi borç batağına batmış durumdadır. Çoğu zirai araçlar ve araziler bankalarca ipotek edilmiş durumdadır. Tarımda sigorta yaygın değildir.
Yanlış şehirleşme, çarpık sanayileşme, yanlış konut politikaları yüzünden bugün en güzel tarım arazileri bir daha geri döndürelemeyek şekilde ranta kurban edilmiştir. Peki ne yapılmalı,
1-) Her şeyden evvel acilen tarım arazilerinin ciddi bir envanteri çıkarılmalıdır.
2-) Birinci ve ikinci sınıf tarım arazilerininde yapılaşmaya kesinlikle izin verilmemelidr.
3-) Su havzalarında, rezerv alanlarında, sulak alanlarda yapılaşmaya izin verilmemelidir.
4-) Orman bölgelerinde yapılaşmaya izin verilmemelidir.
5-) Halihazırda tarıma elverişli olmayan fakat tarımsal potansiyeli olan araziler ıslah edilerek tarıma kazandırılmalıdır.
6-) Koopereatifleşme teşvik edilmeli ve hatta duruma göre zorunlu hale getirilmelidir.
7-) Vahşi sulama usülleri terkedikmeli. Yeraltı sularının çekilmesinin, erozyonun ve kireçlenmenin önüne geçilmelidir.
8-) Yanlış, bilinçisiz ve aşırı ilaçlama yasaklanmalıdır.
9-) Aromatik, katmadeğeri yüksek, çok yıllık, çevre dostu ürünlerin üretimi teşvik edilmelidir. Bilhassa küçük boyutlu hobi bahçelerinde bu yöntem uygulanabilir.
10-) Kesinlikle mülkiyet sorunu çözülerek parçalı araziler gerekirse vakıf sistemine benzer bir hukuki düzenleme ile birleştirilmelidir.
11-) Bazı bölgelerdeki tarıma müsait kamu arazileri kolhoz şeklinde düzenlenerek halkın, topraksız köylünün hizmetine sunulmalıdır.
Eğer bunlar olmazsa siz istediğiniz silah üretin, istediğiniz araba üretin, istediğiniz uçak, bilgisayar, cep telefonunu üretin, milyon milyon ordu besleyin, eğer tarımınız güçlü değilse bir gün gelir dağılırsınız. Sovyetlerin ve Varşova Paktı üyelerinin 1980 lerde yaşadıkları rejim çöküntüsünün temelinde yanlış tarım politikaları ve tarımsal üretim yetersizliği yatmaktadır. Bugün Ukrayna krizi en çok bizi ve Avrupayı vurdu, neden? Çünkü enerjide dışa bağımlıyız. Yarın Rusya vanayı kapatırsa halimiz ne olur? Keza, bugün Rusya ve Ukrayna bu acımasız savaşa üç yılı aşkın devam edebiliyor, neden? Çünkü tarımsal üretimleri güçlü. Dışa bağımlı değiller. Tarıma bir de bu gözle bakalım. Tarım bir ülkenin can damarıdır. Biz yıllardır can damarlarımızı kurutuyoruz. Acaba farkında mıyız?
Bu videoya lütfen bir de bu gözle bakın derim.
ADEM ULUÇAY
"Robert De Niro söyledi
"Robert De Niro söyledi: “Hayatında görmek istediğin herkes, senin hayatında olmak istemiyor. Bu yüzden, orada olup olmadığın umurlarında bile olmayan insanları memnun etmeye veya onlara iyilik yapmaya enerji harcama.
Enerjini, gerçekten varlığını değerli bulan ve seni olduğun gibi takdir edenlere odakla. Hayat, karşılık alamadığın insanlara zaman ve çaba harcayacak kadar kısa.
Kendini seni değerli hissettiren ve her adımda seni destekleyen insanlarla kuşat.""
Don Robert’tan harika bir tavsiye, ben de buna uyuyorum ve ne kadar haklı olduğunu keşfediyorum!!!"
İNSAN
İnsanın nasıl bir insan olacağı, hayatı hangi aileden, hangi toplumdan öğrendiğine bağlıdır.
Bir bebeğin çok mükemmel, zeki olarak doğmasının hiç bir önemi yoktur. O bebek hangi anneden hangi coğrafyada doğmuşsa, hangi kültürü almış ise olacağı orada yaşayan diğerleri gibidir.
Eğer değerli veya bilge insanlar, değerinin anlaşılmadığı bir yerde, toplumda yaşıyorsa onun değerinin ve bilgeliğinin hiç bir değeri olmaz.
HAZIRA DAĞLAR DAYANMAZ
Atalarımız; “hazıra dağlar dayanmaz “derler.
Eski dönemlerde insanların çoğu üreticiydi. Yiyeceğini, içeceğini kendi üretir, giyeceğini kendi dikerdi. Günümüzde insanların yüzde sekseni her şeyi hazır alıyor. Bu insanlar hiç bir şey üretmiyor, çocuklar hiç bir üretimi bilmiyor, görmüyor. Doğal olarak üretilen yiyecekler, içecekler yerine fabrikasyon üretilen ürünlerin tüketimi nedeniyle milyonlarca insan hastalanıyor. Son nesiller dedelerinden kalan malları satarak, buradan elde ettikleri paraları kolayca harcamaktadırlar.
Psikolojik olarak, atalardan miras kalan mallar çok rahat satılır ve buradan elde edilen gelirler çok çabuk harcanır.Takipcilerim
BESLE KARGAYI OYSUN GÖZÜNÜ
Besle kargayı, oysun gözünü” atasözü, iyilik yaptığın veya yetiştirdiğin birinin sana nankörlük etmesini anlatır. Yani, birine yardım edip onu büyütüp yetiştirdiğinde, beklenmedik bir şekilde sana zarar verebilir. Bu atasözü, vefasızlık ve nankörlük üzerine bir öğüt niteliğindedir.
Bu atasözü iyiliklerin karşılığında bazen kötülüklerinde görülebileceğini, insanların dikkatli davranmaları gerektiğini anlatır. Buna benzer “ Besle yetimi oysun gözünü” diye de bir atasözümüz vardır.
İleride pişman olmamak ve acı çekmemek için “iyiliklerin ölçülü” yapılması gerekir.
BAHT
Atalarımız hayatta insanın bahtının çok önemli olduğunu vurgulamak için;
- bahtsız bedeviyi çölde kutup ayısı öpermiş “ derler. Bu deyim hayatta olmaz denilen şeylerin olabileceğini anlatmak içindir.
Hayatta “ olmaz “ diye bir şey olur, eskiler, hesap döner, kese döner herşey aslına döner” derler. Birgün her şey sil baştan dönebilir onun için insanların bütün ihtimalleri düşünerek, hayal kurmaları ve plan yapmaları gereklidi
FARE KOVAN BİTKİ NANE
Farelerin en büyük düşmanları arasında nane bulunuyor. İnsanlar için ferahlatıcı ve taze koku olan nane farelerin adeta kabusu. Uzmanlar bu durumu, "Nane kokusu fareleri maskelediği için kafalarını karıştırıyor" diyerek açıklıyor. En iyi etkiyi almak için bahçenizin belirli yerlerine nane ekerek ya da nane koyarak bunu deneyebilirsiniz.
Fareler evinizde varsa saksıya nane ekerek onları evden uzaklaştırabilirsiniz. Alıntı-SÖZCÜ-
KARTAL VE YILAN ÖYKÜSÜ
Kartal yılanı yakalar hızla yerden havalanırmış, yılan korku ve stresle kasılır kıvrılır, titrermiş.
Kartal yükseldikçe yılan aşağıya bakar ömründe ilk defa “ dünyayı yukarıdan görür “ mutlu olurmuş.
Kartal yakaladığında ölüm korkusuna kapılan yılan, havaya yükseldikçe;
- ne iyi bir kuş kardeş, beni yükseklere uçuruyor “
Yılan hayatında hep yerde süründüğünden ve hayatı yerden gördüğünden dolayı dünyayı yüksekten görmek onu mest ediyormuş. Yılan tam gevşediği, kendinden geçtiği sırada kartal onu pençelerinden aşağıya salarmış. Yüzlerce metreden aşağıya düşen yılan parçalanır ve kartalın onu yemesi kolaylaşırmış.
Kartal avının ölmeden önce gevşemesini ve mutlu olarak ölmesini sağlayarak avına saygı göstermiş olduğunu göstermiş oluyormuş.
HAYAT TERSLİKLER VE AKSİLİKLER ÜZERİNE
Hayat terslikler ve aksilikler üzerine kuruludur. Bütün iyilikler bir arada bulunmaz. Eski insanlar,
“ üç iyilik bir arada bulunmaz “ derler.
Akıl vardır, imkan, ortam yoktur. İmkan zenginlik vardır akıl yoktur. Sağlık vardır beylik yoktur, beylik vardır sağlık ve huzur yoktur. Güzellik vardır akıl yoktur. Hayatta her şeyin fazlası kişiye zarar verir, her şeyin kararında olması gerekir. İnsanlar hayatın dengesini ve ölçüsünü kaçırırlarsa hayat onlara büyük bir tokat atar. İnsanlar bunun nedenini düşünmez “ bu neden benim başına geldi “ diye ağlar. Hayat trafik kurallarına bağlıdır, inişi ve yokuşu aynı hızla gitmek zorundasın. Yükseklere örneğin şöhret ve zenginliğe hızla tırmananlar oradan hızla düşerler. Yükselirken kimseyi görmeyenler, selam vermeyenler düşünce “ yandım anam “ şarkıları söylerler. Bir varlığı başından görmeyen aile çocuklarına atalarımız “ sonradan görme” derler. Sonradan görmeler göstermelik ve yapmacık tavırlarıyla toplumların dengesini bozarlar.
Hayatta güzel insanlar azaldıysa da kendimizi koruyarak, kumda iğne arar gibi iyi insanları arayıp bulmak zorundayız.
Herkese mutlu haftalar diliyorum