Eskiden aileler arası “ata dostluğu “vardı. Bu dostluk kuşaktan kuşağa devam ederdi. Ata dostluğu kan akrabalığından daha öteydi. Bu dostluklar önemli bir kötülük olmazsa yıllarca hiç değişmezdi.
Ninelerimizin, annelerimizin “ bıllalık, kardeşlik, cennetlik, ahiretlik “ dostları vardı. Bu dostluklarda namus dışında herşey ortak sayılırdı. Bu dostluklar akrabalıktan daha sıcak ve samimiydi. Atalarımız kan akrabalığının sorun çıkardığını gördüklerinden başka dostluklar kurmuşlardır. Erkeklerde asker arkadaşlığı da akrabalıktan daha sağlam bir dostluktur. Bir de ceza evinde yatan kişiler için “ hapishane arkadaşlığı”, hac görevine gidenler için “ hac arkadaşlığı “ vardır. Hac sırasında iyi anlaşan aileler daha sonra dostlukları devam ettirir, hatta çocuklar ve torunları evlendirerek dostluğu perçinlerdi. Buna “hacı arkadaşlığı” denilir.
Günümüz dostluğu “ ay çiçeği” gibidir, günlük ve anlık çıkarlara bağlı değişmektedir, artık kentlerde kadim, ata dostluğu sistemi kalmamıştır. Büyük kentler günlük çıkarı öne çıkarınca kırsal kesimlerden gelen geleneklerine bağlı insanlar da yeni hayat düzenine ayak uydurmuşlardır.
HAYATIN YARISI YALAN!
Gerçeklerin de insanlar gibi birkaç yüzü vardır. Bir yüzü çok aydınlık ve diğer yüzü acıdır.
Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Hiç bir gerçek hayat boyu saklanamaz. Bir gün gerek tesadüflerle veya onu sağlayanların çatışmasından dolayı gerçekler gün yüzüne çıkar. Eski insanlar;
- Mundar (pislik) bastırık tutmaz “ derler.
Bütün renkli ve karartılmış yalanlar bir gün ortaya çıkar, yalan atanın beyaz yüzünü kızartır. Yalan bulaşıcıdır ve alışkanlık yapar.
Yalanın tadına varan çoğu insan yalan atmadan yaşayamaz. Bazı insanlar geçimini yalan ile sağlayıp sürdürürler. Anadolu’da en büyük yalancılar olarak “ avcılar” bilinir. Bazı abartılmış av hikayelerine “ avcı palavraları” denilir. Bazı kasabalarda avcı kahvehanelerinde “ palavra atma “ yarışları yapılır. Avcı kahvelerinin tavanına veya bahçedeki büyük bir ağacın dalına bir sığır çanı takılır, avcının attığı palavra çok büyük ise, kahvedekilerde birisi çanın ipini çeker, çanı birkaç defa çaldırır. kahvedekiler;
- Düşür, düşür! diye bağırırlar palavra atan avcı attığı palavrayı biraz düzeltirdi. Avcı kahvelerinde böyle canlı muhabbetler eğlenceye dönüşür, insanlar hoşça vakit geçirirlerdi.
Yalan veya palavra atmak, pratik ve güçlü bir zeka gerektirir. Abdallar yalan atmayı beceremezler. Günümüz ortamında yalansız bir konu veya köşe kalmamıştır.
Bazı insanlar güzel yalan atan insanlar için; - At,at yalan da olsa hoşuma gidiyor “ derler.
Bu günün hayatında “ modern yalanlar olmadan insanlar mutlu bir hayat süremez.
İNSANOĞLU
İnsanoğlu Dünya’yı savaş ve kötülük alanı hale getirmiş. Azınlık da olsa iyi insanlar tüm enerjilerini birleştirseler hayatı “ eğlenceli “ hale getirebiliriz.
Pazartesi sendromu olan bu günde tüm canlılara ve doğuş gülümseyelim, Evren’in enerjisini pozitif hale getirelim.
Denemesi bedava, bu gün önce kendinize sonra bir yakınıza bir “ küçük iyilik “ yapın, bakın ruhunuza çok iyi gelecektir..
KARAKIŞ MEVSİMİNDE SAHİLDE KAHVALTI
Karakış mevsiminde sahilde kahvaltı modası başladı.
Her dönem, her olay kendi çözümünü üretiyor. Coronavirüs salgını ve hayat pahalılığı insanları yeni çözümler bulmaya yöneltiyor.
Halkımın pratik zekasına hayranım.
SEDEF HASTALIĞI İÇİN MUCİZE...
Ben Ankara'nın bir ilçesinde bir okulda müdür yardımcılığı görevini yapıyorum.
Bundan 12 yıl kadar önce, Anadolu'da bir köyde öğretmenlik yaparken, 11 yaşlarında bir öğrencim sedef hastalığına yakalanmıştı. Ben de çocukla ilgilendim. Ve babasıyla birlikte Ankara'da gezmedik hastane, doktor bırakmadık. Çocuk bir türlü iyileşmedi. Hastalık vücudunu tümüyle sarmıştı.
Derileri dökülüyordu. Köyün birinde, askerliği sırasında bitkilerle ilaç hazırlayan bir askeri doktorun yanında bulunmuş bir yaşlı adam vardı. Son çare olarak o adama başvurduk, bizim bulunduğumuz köye gelmesini sağladık. Bu yaşlı adam çocuğu görünce, bunun çaresi çok basit dedi. Şaşırdık. Çünkü o güne kadar çocuk için çok büyük miktarlarda para harcanmıştı. Bize köyde, çalı diplerinde bulunan yabani pancar kökü (köyde gavur pancarı da denir) toplamamızı ve bunlardan 5-6 tane getirmemizi istedi. Pancar köklerini un gibi öğüttü ve bu unu yağda kavurdu. Çocuğa banyo yaptırdık ardından.
Bu macun gibi maddeyi çocuğun tüm vücuduna sürdü. Bir gün bekleyip, çocuğa yeniden banyo yaptırıldı. Ve yeniden bu macun sürüldü. Ertesi gün de bu işlem bir kez daha tekrarlandı.
Tertemiz oldu. O dökülen deriler nereye gitti anlaşılacak gibi değildi. Ve bundan sonra öğrencim sedef hastalığından kurtuldu. Şu anda o öğrencim evli ve çocukları var. Bir daha hiç bu hastalıkla karşılaşmadı. Bu olayı asla aklımdan çıkarmadım.
Yakınlarımdan sedefe yakalanan olursa, hiç çekinmeden bu basit çareyi önerdim ve çok başarılı oldu. Çok okunan ve ilgi çeken köşenizde bu basit ilacı yayınlarsanız, size yazan birçok çaresiz kalmış sedef hastasına yardımcı olacağınıza inanıyorum.
Alıntıdır.
YAPAY ZEKAYA SORDUM.
Merhaba, İbrahimi dinler birbirinin devamı veya daha gelişmişi sayılabilir mi?
CEVAP……..:
Merhaba! Güzel bir soru sormuşsunuz.
İbrahimi dinler (Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam), ortak bir kökten gelir ve birbirine bağlantılıdır. Ancak “birbirinin devamı” veya “daha gelişmişi” gibi ifadeler, bu dinlere olan bakış açısına ve inanca göre farklı şekillerde yorumlanabilir. Şöyle açıklayalım:
1. Tarihsel Bağlamda:
• Yahudilik, bu üç dinin en eskisidir ve İbrahim’in soyundan gelen bir inanç sistemi olarak ortaya çıkmıştır.
• Hristiyanlık, Yahudiliğin kutsal metinlerine (Tevrat) dayanır ama İsa’yı Mesih olarak kabul etmesiyle ayrılır. Yahudiler, İsa’nın Mesih olduğunu kabul etmez.
• İslam ise hem Yahudilik hem de Hristiyanlık peygamberlerini ve metinlerini kabul eder, ancak bu metinlerin zamanla tahrif edildiğini savunur. İslam, kendisini bu dinlerin “düzelticisi” ve son halkası olarak görür.
2. Kendi Öğretileri Açısından:
• Hristiyanlık, Yahudiliği tamamlayan bir din olduğunu söyler. İsa’nın mesajını “yeni bir ahit” (Yeni Antlaşma) olarak tanımlar.
• İslam, Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu ve Kur’an’ın Allah’ın nihai mesajı olduğunu belirtir. Bu açıdan, İslam kendisini hem Yahudilik hem Hristiyanlık üzerinde tamamlayıcı olarak görür.
3. Dışarıdan Bakış Açısı:
• Dinler tarihine tarafsız bakan bir araştırmacı için, bu üç dinin her biri, kendisinden önceki dinlerden etkilenmiş ve onların bazı unsurlarını alıp farklı bir yorum katmıştır. Ancak birini “daha gelişmiş” saymak, daha çok inançtan ziyade kültürel ve felsefi bir değerlendirme olabilir.
Sonuç olarak, İbrahimi dinler birbirine tarihsel olarak bağlıdır ve bir anlamda biri diğerinden etkilenmiştir. Ancak hangisinin “daha ileri” veya “devamı” olduğu yoruma ve inanç sistemine bağlıdır. Bu konuda sizin düşünceleriniz neler?@öne çıkar