Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ ِللهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلاَّ تَعْدِلُوا اِعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللّهَ إِنَّ اللّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

   “Ey iman edenler! ALLAH için, hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. BİR TOPLULUĞA DUYDUĞUNUZ KİN, SİZİ ÂDİL DAVRANMAMAYA, ADALETSİZLİĞE SEVKETMESİN. Daima adaletli olun! Bu, ALLAH korkusuna daha çok yakışan bir davranıştır. Takva sahibi olun, ALLAH Teâlâ’ya isyandan sakının. ALLAH yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.”  “

Abdullah b. Amr b. Âs (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz şöyle buyurdu:

إن المقسطين عند الله على منابر من نور عن يمين الرحمن عز وجل. الذين يعدلون في حكمهم وأهليهم وما ولوا

“Verdiği hükümlerde, yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletle davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın yanında nurdan hazırlanmış tahtlarda ağırlanacaklardır, yüksek koltuklar üzerinde oturacaklardır.” 

Hadis-i şerifte: Adaletli yönetici ifadesinin daha geniş bir kapsamda ele alındığını görmekteyiz. Adaletli devlet başkanı, adaletli vâli, kaymakam, adaletli hâkim, aile fertlerine âdil davranan ve onlara haksızlık etmeyen aile reisi, idaresine verilen yetim malını veya vakıf malını adâletli bir şekilde kullanan yönetici ve benzeri kimseler bu müjdenin içine girmektedir. İdaresi altındaki kimselere adaletli davranan yöneticilerin Allah Teâlâ yanında pek büyük bir itibara sahip olacaklarını bu hadîs-i şerîf göz kamaştırıcı bir ifadeyle ortaya koymaktadır. Herkesin bir kurtarıcı beklediği o çaresizlik gününde, mahşerin ve kıyametin yegâne sahibinin iltifatını ve himâyesini kazanabilmek ne büyük mutluluk. Muhtelif âyet-i kerîmelerde Allah Teâlâ’nın adaletli davranan kimseleri sevdiği belirtildiğine göre, Cenâb-ı Hakk’ın sevgisini kazanan kimselerin O’nun yanında pek şerefli bir yere sahip olmaları son derece tabiidir. Kısacası: İnsan yaptığı her işte adaletli olmaya çalışmalıdır. Çünkü yönetimi altındakilere adaletli davranan kimseler, âhirette Cenâb-ı Hakk’ın özel iltifatına nâil olacaklardır.

Yüce Rabbimizin güzel isimlerinden biri de: (اَلْعَدْلُ)  dur. Rabbimiz, mutlak adalet sahibidir. Adaletin yegâne kaynağıdır. O, bütün varlıklara adaletle muamele edendir.  Adalet, toplumu ayakta tutan en temel değerdir. Adalet, vicdanın sesidir; huzurun teminatıdır; güvenin dayanağıdır. Adalet, her hak sahibine hakkını vermektir. Aleyhimize de olsa hakkı üstün tutmaktır. Daima haklının yanında yer almaktır. Adalet, hayatın tüm alanlarına hâkim kılındığı zaman gerçek anlamını bulur. Mü’min, her şeyden önce ailesine karşı adaleti gözetmelidir. Anne ve babasına, eşine ve çocuklarına şefkat, merhamet ve nezaketle davranmalıdır. Onlara kötü söz söylememeli, kalplerini kırmamalıdır.

Numan b. Beşîr (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz şöyle buyurdu:

اعدلوا بين أولادكم اعدلوا بين أبنائكم.

“Çocuklarınız arasında, oğullarınız arasında adaletli davranın.”  emrine uyarak evlatları arasında hiçbir konuda ayrım yapmamalıdır. Mü’min, sorumluluğu altındaki kişilere karşı adil olmalıdır. Onların haklarını korumalıdır. Alın terini yok saymamalıdır.  Mü’min, ticaretinde adaleti elden bırakmamalıdır. Cenâb-ı Hakk’ın:

وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ

“Ölçüyü doğru yapın, adaletle tutun ve eksik tartmayın.”  ilahi ikazına bağlı kalmalıdır. Hiç kimseyi aldatmamalı, rızkına haram bulaştırmamalıdır. Mü’min, toplumsal ilişkilerinde de adaleti gözetmelidir. Kendisi için istediğini kardeşi için de istemelidir. Eliyle ve diliyle hiç kimseye zarar vermemelidir. Bugün, kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden masum insanları katleden zalimler, yeryüzünde adaletin temsilcisi olduğunu iddia etmektedirler. Son örneğini Filistin ve Gazze’de gördüğümüz gibi bunlar, ‘Dünyada adaleti sağlayacağız’ söylemiyle beldeleri, şehirleri, ülkeleri yaşanmaz hale getirmektedirler. Kendi çıkarları uğruna insani ve ahlaki bütün değerleri hiçe saymaktadırlar. İşlemiş oldukları tarifsiz zulümlerle, çıkardıkları büyük fitne ve fesatlarla nice acı ve gözyaşına sebep olmaktadırlar. Yeryüzünün düzenini bozan bu zalimleri Yüce Rabbimiz bizlere şöyle tanıtmaktadır:

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ

“Kendilerine küfür, günah işlemek ve insanları Resûlullah’a, Kur’an’a imandan alıkoyarak ve Mü’minleri aldatıp onlara eziyet etmek suretiyle yeryüzünde fitne-fesat çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın, denildiği zaman, bunu reddederler, tam aksine kendilerinin âlemi düzeltici olduklarını iddia ederek: Biz ancak, sadece ıslah edici, iyi niyetli barış ve esenliği getirici kimseleriz, derler.”

Görülüyor ki: Fitne-fesat ve ıslah kavramlarının değiştiği toplumlarda, nice bozguncu işler, ıslahat adına yapılmaktadır. Allah onların bu cevaplarını, şiddetli bir şekilde reddeder ve şöyle buyurarak Mü’minleri uyarmaktadır.

أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِنْ لَا يَشْعُرُونَ

 “Ey Mü’minler! Dikkat edin! Gözünüzü açın! Sakın aldanmayın! Şunu bilin ki gerçekte onlar sözlerinin aksine fitne-fesatçıların, ortalığı karıştıranların, bozguncuların ta kendileridirler. Onlardan iyilik asla ümid edilmez. Fakat kalblerindeki, nifak hastalığı neticesi olarak fesatlarının farkında, bilincinde olmazlar, anlamak istemezler.”

Şu gerçek unutulmamalıdır ki, dün olduğu gibi bugün de yeryüzünde adaleti, İslam’a gönülden bağlı Mü’minler tesis edecektir. Yeter ki bizler, kaybolan adaleti dünyamıza yeniden hâkim kılmak için sorumluluklarımızı yerine getirmeye gayret edelim. Hayatımızın her alanında hakkı gözetelim. Hakikati dile getirmekten geri ez ümitlerimizi diri tutalım. İlahi adaletin mutlaka tecelli edeceğine olan inancımızı asla yitirmeyelim. 

Yazımızı şu ayet-i kerime ile bitiriyorum:

وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَإِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا وَكَفَى بِنَا حَاسِبِينَ

“Biz, kıyamet gününde adalet terazileri kurarız; kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Yapılanlar, bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu adalet terazisine getiririz. Hesap görücü olarak biz yeteriz.”