Sevgili Dostlarım,

On bir ayın sultanı Ramazan Ayı başladı.Umarım Ramazan aynın getirdiği tüm güzellikleri yaşamış, üzerimize düşen dini vecibeleri yerine getirmiş olmanın huzuru ile bayramı keyifle kutlamamız nasip olur.
Ramazan ile aynı gün Hıdrellez kutlamaları da var, bu yıl tesadüf olarak ikisi aynı güne geldi. Bu sene Hırıstiyanların paskalya bayramı, Yahudilerin hamursuz bayramı ve Müslümanların kandilleri de aynı güne 19 Nisan tarihine denk gelmişti.

Belki de ilahi açıdan da gitgide zor günler yaşamakta olan dünyamız için bizlere bir mesajdır. Bu tarihlere denk düşmeler, hepimizin aynı dini temellerden farklı mezheplere ayrılmamız, ritüellerin yani kutlama biçimlerinin ayrılığına ve farklılığına karşın tek bir Yaradan'a inanmak ve onun tavsiye ettiğini farklı kimliklerdeki peygamberler aracılığı ile insanlığa ulaştırması sonucu yine de hep temelde tek olmamız.

Hıdrellez, bütün Türk dünyasında bilinen mevsimlik bayramlarımızdan biridir. Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdrellez günü, Hızır ve İlyas Peygamber’in yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle kutlanmaktadır. Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında Hıdrellez şeklini almıştır. Hıdrellez günü, Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Julyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır.

Tüm bu günlerin en önemli özelliği, hepimizin temiz kalplerle kainattan istediğimiz güzelliklerin tarafımıza verilmesidir. Hangi peygamber ile olursa olsun onların aracılığı ile tek ve değişmez Yaradan dan beklentilerimiz, arzularımızın gerçekleşmesi için, kalbimizi, ruhumuzu ve bedenimizi arındırmak. İhtiyacı olanlara ihtiyaçlarını sunmak ve karşılığında istediklerimize kavuşmak. Karşılık derken, Yaradan'a iyi kulları olduğumuzu da gösterebilmek. Yoksa pazarlık yapmak amacı ile biz ona sunalım o bize versin şeklinde değil.

Bizim ülkemizin halkının yüze doksandokuzu  Müslüman ve İslamın 5 şartından biri olan oruç tutulan Ramazan ayını kutlamaya hazırlanıyor. Biz aynı zamanda laik bir ülkeyiz, bu bizim din ve devlet işlerini ayıran bir yönetim ile idare edildiğimizin göstergesidir. Arab ülkelerinin ise içinde hırıstiyan Araplarının da olması mümkün olsa da çoğunluğu şeriat ile yönetilen halklardır. Tunus ve Fas gibi detaylı incelediğim, yönetim şekilleri bizlere benzeyen ülkelerde de kutlamalarına şahit olduğum Ramazan ayının kutlamaları bize daha yakındır.

Ancak uzun yıllar yaptığımız THY uçuşlarında gördüğüm, tüm Arab ülkelerinde son derece katı kurallarla Ramazan ayını icra ederler. Öyle ki yakıt ikmali yapan ve yeni yolcularını bekleyen uçak yerde iken teknik ekibin sigara içmesine fiziksel olarak kabaca tepki veren Libyalı yer personeli bile gördüm. Oysa seferi diye kuralımız vardır ve oruç tutanlar bilir ki, seyahat esnasında peygamberimiz Hazreti Muhammed ben seferiyim deyince kimse itiraz edemezmiş, bu konu bütün kitaplarda vardır.

Son yıllarda Katar ve Emirlik havayolları ile yaptığım her uzun uçuşumda ve konakladığımız tüm ara istasyonlar yani havaalanlarında yalnız bizim değil tüm Arab yolcularında seferi durumdan, asla oruç tutmadıklarını gördüm. Ve gayet güzel havaalanlarında yemeklerini yiyorlardı. Bu kişilere, şeker, tansiyon ya da çeşitli organ eksikliği hastalıkları olanları da katmak lazım. Oruç ruh ve beden için faydalı olduğu kadar bazı önemli hastalıklarda çok da büyük sorunlar yaratmaktadır. Özellikle susuz kalan bedenler için, bu konuda çevremize duyarlı davranmakta fayda vardır. Artık Arab dünyasının katı şeriat kuralları içinde bile gevşettiği konuya sağlık açısından daha hassasiyet göstermek gerekmektedir.
Emirlik de tam on iki ay yani bir yıl kaldım. 

Sadece Filistinli, Lübnanlı, Mısırlı, Suriyeli Ürdünlü birçok arkadaşım oldu. Hiç kopmadan birlikte bugünlere geldiğimiz için orada yaşam farklı çok sıcak olduğu için, onlar öğleden sonraları uyuyarak geçiriyorlar. 14:00 – 16:00 saatleri arası hatta biraz daha uzatarak, mesela benim çalıştığım Emirlik devletine ait serbest bölgede bile öğlenden sonrası resmi tatil olur. Bizler gibi özel şirket mensupları canları istediğinde ofisi açarlar. Ancak kimseye telefon edilmez. Çünkü uyku saatleri çok önemlidir ve saygısızlık sebebidir. Ramazan aylarında onlar bu uyku durumunu biraz daha abartarak akşama kadar uykuya, iftar sonrası sahura kadar eğlenceye ayırırlar. En azından benim zamanımda öyleydi. Konuştuğum arkadaş ve insanlar bir fark olmadığını belirtiyorlar.

Eğlence derken tahmin edileceği gibi bol yemek ve bir arada olmak, ve inanın, bizlerden çok daha keyifle geçiriyorlar. Asla sıkı kurallarla birbirlerini üzmüyorlar. Birbirlerine oruç tutmadığı içinde zarar vermiyorlar. Gizliyorlar tutmayanları, namaza beraber gidiyorlar. Hep gülüyorlar. Her türlü rahatlıkla birbirleri her türlü şakayı yaparak, ama bizdeki idare biçiminin rahatlığı da onlarda yok. Kurallar çok katı ve bozulması olanak dışı. Bir ülkenin hem Müslüman olmasının hemde laik bir idare ile yönetilmesinin, en ufak bir yanlışlıkta çok ağır cezalar almamasının lüksünü de yine onlardan, oralarda yaşayınca öğreniyoruz.

Ruhumuzu kötülüklerden, bedenimizi kötü gıdalardan arındırırken, kalplerimizi de sevgi ve güzelliklerle doldurmamız, birbirimizi sevmemiz, saymamız ve bayramı kutlamayı hak edecek kullar olarak Ramazan ayımızı geçirmemiz dileğiyle.