Benim Yerim Benim Yuvam ....
 
 Ben İstanbul da doğup büyümüş   biri olarak ve de  çok genç yaşımda eğitimlerimin en önemli kısmından da önce iş hayatına başlamış  olduğumdan ve  iş hayatında da uçuş hostesliği gibi bir mesleği seçmiş olduğumdan , hiç bir zaman çok İstanbul aşığı olamadım.  Her iki  yakanın her durağını , özellikle  yeni nesil şöförlerden daha iyi bilmeme rağmen, yurt dışından  İstanbul'a döndüğüm de  hiç  de  hasret  olmamıştı benim için İstanbul.

 Sadece Ailem , dostlarım ve arkadaşlarım önemli olurdu, çünkü keyifli bir meslekti havacılık, dünyanın bir çok eşsiz şehrinden, lüks otellerinden, birbirinden farklı yabancı yolculardan  ve de keyifli yatı seferlerinden sonra  bir de  havaalanlarındaki alışverişleri de katarsak, sadece eve gidip uyumaktı benim için  doğup, büyüdüğüm şehir.
 
 Hele ki, kısa süre de olsa yaşadığım uzun  boylu binalarla dolu New York şehri ve de  on iki ay da  olsa alışveriş merkezlerinde geçen  zamana karşı yine de kendimi daha çok evim de hissettiğim Dubai  den dönüşler hep acı vermiştir bana. Sevdiklerime kavuşmak olsa da ucun da, trafikteki keşmekeş, insanların  geldiğim yerlere göre daha az kibar olması içimi acıtmıştır..
 
 Geçen yıl   verdiğim kararla doğup büyüdüğüm yeri tamamen geride bırakarak Kaş'a geldikten ve Nüfus dairesine kayıt yaptırdıktan sonra işin ciddiyetini daha iyi anladım ki, artık İstanbul benim için gerçekten uzakta, ben de artık İstanbuldan.
Hafta sonu ise, çok eskiden birbirinden güzel anılarım olan  eski meslektaşlarım, dostlarım ile buluşmak üzere Kaş dan ayrılıp, Dalyan - Kaunos -Göçek ve burada İngilizlerle rahat yaşayabilirim dediğim Fethiye de hızlı bir  tur yaptım. İlk önce emin oldum ki, her şey eski hali ile güzel ve anılar sadece keyifle hatırlanmalı ve olduğu yerde kalmalı, çünkü yaşamda değişmeyen tek şey gerçekten değişim, bunu anlamamak imkansız.

 Hava,  deniz, güneş,  kum üçlüsünden faydalanacak kadar güzel olsa da,  yerli ve yabancı turist sayısının  azlığı, başlayacak olan yeni sezon için karamsarlığa itti beni. Çünkü  oralar da rastladığım yabancılar bile yerleşik olanlardı, okulların açık olması ve Ramazan ayı sebebi ile turist olmadığını, sezonun yavaş yavaş açılacağını düşünmek de fazla hayali geldi, çünkü bu bölgelerde ben de çok önceleri mesleki olarak bulundum.

Uçaklarla çok yolcu taşıdık, en önemli unsur, dünya da gitgide artan terör olayları ve bizim de için de bulunduğumuz emniyet açısından,  gidilmemesi gereken ülkeler listesinin en başların da olmamız. Eski dostlarımla, ortak anıları yad ederek de olsa, kırık kalplerle, akıllar da çok soru işaretleri ile, eskisi kadar keyif alamasak da gezdim hızlıca, bu turizm beldelerini ve  sonun da geri dönerken dedim ki, "İyi ki Kaş'lıyım.... Kaş'tayım".

 Diğer beldeler ne kadar güzel  olursa olsun  Akdeniz Riveriası  dediğim manzara, Kaş'a yaklaşırken bile  çok güzel, Kaş daha yaşanılası, Kaş daha karakteristik, Kaş  çok daha canlı, Kaş daha davetkar. İstanbul'a yaklaşırken ya da havaalanlarına inişte hissetmediğim, ne kadar güzel duygu varsa Kaş'a yaklaşırken hissediyorum ve artık emin oldum ki Akdeniz'in  incisi gerçekten bizim beldemiz.

 En büyük arzum Kaş da  bu yaz sezonunu ve bayramları yerli, yabancı turistlerle dolu, bereketli ve keyifli geçirmek, kısa süre de çok sevdiğim arkadaşlarımın mekanlarının da, neşe ile dolup taşması, bazen insan sevdiği şeylerden uzaklaşınca kısa sürede olsa da değerini daha iyi anlıyor, şanslı ve  kazançlı bir sezon geçirilmesini tüm dostlarım adına ümit ediyorum.

İyi ki Kaş' tayım ...