İnsan yaşamak için:
- Doğasının zorunlu besinlerini dünyaları ister. Yanında doğanın ve diğer canlıların onu
- Bu yok edicilerden biri, belki de birincisi insandır.
- İnsan bir yandan kendi varlığının sürmesinin zorunlu birinci şartıyken bir yandan da
“Yaşamak için” yemesi gereken insan, ihtiyaçlarının sonsuzluğuyla “Yemek için yaşamaya”
başlayabilir. Böylece birbirini ve insanlığı yemeye yönelebilir.
- Bu tehlikeye karşı en büyük gücü aklı, aklıyla üretip sürekli arttırdığı bilimi – bilimsel
İnsanın yaşamla ilgili özlemini Nazım Hikmet şöyle özetlemiş:
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Bir orman gibi kardeşçesine”.
Ölüme gelince
☻İnsanlar önce yüce yaratana yönelip ölümsüzlüğe inançlarıyla kavuşmaya çalışmışlar.
- Yunus’un, acı ölüm gerçeğini
Sevgi’yi insan sevgisini, insanlık bilincini üretmişler.
“Sevgi taşı - sevgi taşır, sevenler ölmez” demişler.
☻Şairler, yazarlar, sanatçılar, ölümü eserleriyle aşmaya çalışmışlar.
“Ben giderim adım kalır, Can bedenden ayrılacak,
Dostlar beni hatırlasın. Tütmez baca, yanmaz ocak,
Düğün olur, bayram gelir, Selam olsun kucak kucak,
Dostlar beni hatırlasın. Dostlar beni hatırlasın.” vb deyişlerle dillendirmişler.
☻Sanatseverler de ölümsüzlüğe sanatın kanatlarında ulaşmaya çalışmışlar. Sanat
sevmeye, sanat dolmaya, sanat taşmaya yönelmişler. .
☻Bilim adamları bilim çalışmalarıyla, bilimsel eserleriyle yenmeye çalışmışlar ölümü.
- ☻Toplumbilimciler çözümü, toplumun devamlılığında, “birlikte, dirlikte, barışta”
Şairler, Yazarlar, Sanatçılar, Sanatseverler, Toplumbilimciler, Bilim adamları
asırlarca İnsanlık barışı için İnsanı insanın, toplumları toplumların kurdu yapan bencilliğe karşı el ele:
- “Sen sana ne sanırsan, başkasına onu san.”
- “Kendini bil, kendini bul. ”
- “Önce İğneyi kendine batır, sonra çuvaldızı başkasına.”
- “Kendine ne istiyorsan, başkalarına bir fazlasını iste.”
- “Birlikte dirlik var.”. “Sevenler ölmez.” vb insanlığı ölümsüzlüğe götürecek
- Ölümsüzlüğü, insanlığın ölümsüzlüğünde bulup kendilerini insanlığa adamışlar.
☻Sevenler – sevilenler bu ölümsüzlük koşusunun yanında ölümle karşılaştıklarında da sevdiklerine sevildiklerine sarılıp “Ölüm Allah’ın emri ayrılık olmasaydı” tesellisine sığınmışlar.
Bu “ sonsuzluk arayışında” insan, ölümsüzlüğü insanlıkta bulmuş.
“İnsanlık var oldukça insanlar yaşayacaktır” demiş.
Yaratana, sonsuzluğa ve insanlığa adamışlar kendilerini.
Nazım Hikmet bunu bir şiirinde şöyle dillendirmiş:
“1 Ölümün sırrını sordum bir gence 3 Bu sırrı sormağa karar verdim ben
Güldü de bu ani suale önce Hayatı hicranla dolu ölüden
Ölüm dedi, ölüm bir hiçtir bence Baktı boş gözlerle ayet okurken
Gençliğimi yalnız aşk ile ördüm Dedi ben hayatı ölümde gördüm.
2 Rast geldim ak saçlı bir ihtiyara
Lanetler ederdi bir eski yâre
Sorunca ölümü dedi bir çare
Çünkü rüya gibi bir hayat sürdüm”
Yahya Kemal
“Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter kabrinde” demiş.
Toplumları birbirinin kurdu yapan toplumsal bencilliğe barış savaşları, insanlık yarışlarıyla
karşı çıkmışlar. Bu karşı çıkışta Cumhuriyetimizin damgası:
Atatürk’ün “Yurtta barış, Dünyada barış” ilkesi, Kurtuluş yemini ise “Ya istiklal ya ölüm- Şehitlik-” olmuştur.
Şehit:
Bayrakları bayrak yapan KAN, toprağı sıksan fışkıran, onu vatan yapan CAN ’dır.
Dünyaları alsa da bu cennet vatanı vermemek için bastığın yerde kefensiz yatan KAHRAMAN’ dır.
Üç günlük yavrusunu - eşini bırakıp vatan savunmasına koşan CANAN’dır.
Şehit atalarının mezarı çiğnenmesin diye yollanan anaların canından can, kanından kandır.
Can vererek DOĞAN, kucak açarak beklediği İNSAN’ dır.
Dileriz:
- Bilim, bilimsel eğitim, sanat, üreten ekonomi, özgür basın, yüksek sanayi, tarım ve diğer alanlarda çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkma yarışında önde koşarız.