Ülke olarak acı ama bir o kadar gerçek  olan 6 Şubattaki deprem hepimizi derinden üzdü.  Millet olarak deprem gerçeği ile karşı karşıyayız.
99 depreminden bu yana 23 yıl geçmesine rağmen hala depreme karşı ne kadar hazırlıksız ve ne kadar yetersiz olduğumuzu yine tanık olduk.
 Millet olarak 99 depreminde yaşadığımız yüksek blançolu insan kaybı ve maddi kayıtlarınızı ne çabuk unuttuk.
Bir kere şunu unutmamalıyız ki ;Türkiye yüksek riskli deprem bölgesi.
Ülkemiz Cumhuriyetle birlikte1939 yılında Erzincan depremi ile tarihin en ağır depremini yaşadı. Neredeyse 40 bini aşkın  insanımızın kaybı ile Erzincan Ili yerle bir oldu.
Aradan 60 yıl geçtikten  sonra Kocaeli- Gölcük depreminin hemen arkasından Düzce depremi ile çok sayıda insanımızı kaybettik.
Bilim adamlarının aylar öncesinden uyardığı gibi depremin geleceği belliydi. Ancak ne zaman  geleceğini tarih olarak  kestirmek mümkün değildi.
İşte böyle bir gerçek tamda 6 Şubat gecesinde ülkemizin en önemli deprem fay hatlarının kesiştiği Hatay- Osmaniye-Malatya Kahramanmaraş-Adıyaman 
İllerini kapsayan ve toplamda 14 milyon insanın yaşadığı bölgede  gerçekleşti.Şu an için
23 binin üzerinde canımızı kaybettik. Bir kısmı  yaralı olmak üzere 100 bine yakın insanımız, kurtarma ekiplerinin gece- gündüz durmadan öz verili  çalışmaları sayesinde kurtarıldı
Hatta bircok yaralı kurtarılan vatandaşlarımız 4. veya 5. gün içerisinde mucize şekilde çok katlı binaların altından sağ salim çıkarıldı. Kurtulan vatandaşlarımıza çok sevindik. Ancak can kayıplarımız için çok üzüldük
Yaşadığımız bu depremde halen kurtarma çalışmaları devam ederken depremin acı gerçeğinden ülke ve millet olarak bir ders çıkarmalıyız.
Bir kere yıkılan bu binaları yapan kişi ve kurumların sorumlu oldukları ve karşılığında mutlaka ceza alacakları malum.
Ancak sorumlu kişilere verilen bu cezalar ne yazık ki giden bu canları geri getirmeye yetmeyecek.
Toplum olarak öncelikle deprem kuşağında bulunan ülkemizde deprem gerçeğini halkımıza anlatmalıyız
   Binalar icin bir kere doğru bilimsel verilere ve uzman raporu doğrultusunda doğru zemine yeterli inşaat malzemelerini nasıl kullanmamız gerektiğini öğrenmeliyiz.
Müteahhit ve denetim kurumlarının sorumluluklarını bilmeri gerektiğini yasalarla hatırlatmalıyız.
Antalya İlinin  batı bölgesi dahil olmak üzere Kaş- Fethiye bölgesi deprem kuşağında bulunmaktadır. Yaşadığımız deprem ile birlikte olası bir depremde toplum olarak ne kadar hazırlıklıyız.
Japonya örneğini çoğumuz biliyoruz. 9 şiddetindeki depremde bile ölen olmadığı gibi yıkılan hasarlı bir bina bile olmuyor. Çünkü  yapılan binalar depreme dayanıklı yapılıyor. Malzemeden çalma yok. Her şey planlı ve kurallara uygun.
Deprem bölgesi olan bölgemizde Coğrafya bizim kaderimiz olabilir. Ancak Deprem bizim kaderimiz olmamalı.
Bu nedenle hiç can kaybı olmaksızın depremi atlamamız gerekirdi.
Yaşanan bu depremden dolayı Ülke olarak halkımız deprem bölgesinde sağlık,  barınma yiyecek ve giyecek olmak üzere elinden gelen her türlü yardımı  yapıyor. Bu konuda devlette ,Valilikler  Belediyeler başta olmak üzere  tüm Sivil Toplum Kuruluşlarından gelen yardımlarla canla başla hep beraber çalışıyorlar.
Yaşamını kaybeden canlarımız için Ülkemizin başı sagolsun. Yaralılara acil şifalar diliyorum...
Allah Ülkemize ve Milletimize bir daha böylesine acı yaşatmasın...
Esenlikle Kalın ...