Kaş turizmle geç tanışan fakat aradaki mesafeyi hızla kapatan bir ilçemiz. Doğanın güzellik bakımından cömert davrandığı yörelerimizden biri. Girintili çıkıntılı kıyıları, yarımadası ve hemen karşıdaki Meis adası denizi, seyri doyumsuz bir güzelliğe kavuşturuyor.

Yaz aylarında yani piyasadaki yaygın deyişle turizm sezonunda Kaş sanırım nüfusu kadar turist ağırlıyor. Son yıllarda uluslararası düzeyde de ünü yayılınca birçok ülkeden turist Kaş’ı görmeye geliyor. Antiphellos adı Kaş’ın antik geçmişine de göndermede bulunuyor. Aslında Likya dilindeki adı Habesos imiş. Antiphellos yani “kayalıklı yerin karşısındaki yer” adını sonra almış. 2600 yıllık bir geçmişi var. Yukarıdaki Phellos kentinin limanı olduğu biliniyor.

Turizm sezonu açılınca birçok ilden üniversiteli gençler, üniversiteli olmayan gençler çalışmak için Kaş’a geliyor. Deneyimli insanlar da geliyor bu arada. Aşçısından, garsonuna, otel, motel kat görevlisinden, resepsiyonistine, pasta ustasına, meze ustasına kadar daha sayamadığım birçok iş için insana gereksinim duyuyor işverenler.

Tabii ki işverenler istihdama katkı sunuyorlar bu arada. Böylece üç beş ay da olsa insanlar çalışabilecek bir iş buluyor. Yani herkes mutlu oluyor kısa bir süreliğine diyeceğim ama…

İşin aması var.

Kaş vahşi kapitalist çalışma koşullarının egemen olduğu bir yer. Evet yanlış duymadınız vahşi kapitalist çalışma koşulları dedim. Çünkü insanlar işe girerken onlardan haftada yedi gün, yani izin yapmaksızın ve günde en az 12 saat çalışması isteniyor. Ama iyi para alıyorlardır diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Aylık 10-12 bin lira arası bir ücret alıyorlar.

Zaten asgari ücretin 8500 lira olduğu bir ülkede 12 saat çalışmak sekiz saatlik işgünü üzerinden normalin 1,5 katı çalışmak anlamına geliyor. Yani aldıkları ücretin asgari ücretin 1,5 katı olması gerekir ki ancak asgari ücreti almış olsunlar. Bu da 12.750 liranın taban fiyat olması demek. Ama bu yetmiyor tabii ki çünkü hiç izin vermiyor işverenler. Haftada 7 gün ayda 30 gün durmaksızın çalışmanız isteniyor. İzin günlerinin yasal olarak yüzde elli zamlı olması gerekiyor. Yani ayda 4 gün normalin yüzde elli fazlası ödenmesi gerekiyor işçilere ama tabii ki böyle bir işveren Kaş’ta yok.

Yani Kaş’a iş bulmak için gelenler bu zorlu çalışma koşullarına katlanmak zorunda kalıyor. Yapacak başka iş olmadığı için kölelik koşullarında çalışıyorlar. Geçici olarak gördükleri için buna katlanıyorlar ama bu durumun yasal hiçbir yanı yok. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bunlardan haberi yok mu diye sorabilirsiniz, haklısınız sorun ama yanıt alabileceğinizden şüpheliyim. İstense her şey yasalara uygun hale getirilebilir ve insanlar hiç olmazsa haftada bir gün izin hakkına kavuşur. Günde de sekiz saat çalışır. Ama Türkiye’nin bugünkü koşullarında bu mümkün değil.

Tabii bu duruma sesini çıkarmayan işverenler arasında her siyasi görüşten insan var. Yani konu çalışma koşulları olunca siyasi görüş farkları hemen bir yana itilerek herkes kölelik koşullarında birleşiveriyor.

İktidarların değişmesi ne yazık ki çalışanlar için bir şey fark ettirmiyor Türkiye’de. Farklı partilere oy veren işverenler günlük konuşmalarında karşı partideki arkadaşlarına esip gürlüyor ama kendi yaptıklarının onlardan hiçbir farkı olmadığını görmüyor, görmek istemiyor.

Bakalım toplum olarak çalışanların haklarını ne zaman tanımaya razı olacağız? İşçiyken başka işverenken başka düşünmeye ne zaman son vereceğiz. Kaş işçilerin yasal sınırlar içinde çalışıp para kazandığı bir yer haline ne zaman gelecek hep beraber göreceğiz.